AKP’nin maden politikasından dolayı iyice şımaran altın kartelleri zeytinyağı gibi üste çıkmak diyeceğimiz tavır takınıyorlar. Murat Dağının su kaynaklarını zehirleyip doğaya büyük zararlar verecek altyın madeni şirketi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişimi Bakanlığı tarafından verilen ÇED olumsuz kararı ile ilgili Yürütmeyi durdurma kararı talebi ile dava açtı. Çevre örgütlerinin, maden ocağıyla beraber 212 bin ağacın kesilerek doğanın tahrip edileceğini belirterek itiraz ettiği alan, Gediz Nehri ve Porsuk Çayı’nın doğduğu, Menderes ve Sakarya nehirlerinin beslediği sulak alanı kapsıyor. Madenle ilgili ekolojik zarara dair çok sayıda rapora rağmen şirket adeta yüzsüzlük yaparak Altın Çıkarmanın kamu yararına olduğunu savunarak bakanlığın baskı altında kalarak karar verdiğini iddia ediyor.
Adeta Orman Bırakmayacak
Murat Dağı köylerinde 1000 hektardan fazla ormanlık alanda altın madeni işletmesi açmak isteyen Anadolu Export şirketinin Nihai ÇED raporuna göre günde 475 ton yeraltı suyu kullanılması planlanıyor. Maden sahasından yapılan drone çekimlerinde, bölgenin verimli orman alanlarından oluştuğu belirtiliyor. Şirket, 2019 yılında bölgede 2 bin civarında ağaç kesileceğini söylerken, son hazırladığı ÇED raporunda ise 214 bin ağacın kesileceği bilgisini paylaştı.
ÇED Raporu Yeterli Araştırma Yapmadan Hazırlanmış
Gazete Duvar’dan Osman Çaklı’nın Haberine göre Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, Nihai ÇED raporu yeterince araştırma yapılmadan hazırlanmadığını, olası bir depremde, kütle hareketinin olup olmayacağının ÇED raporunda değerlendirmeye alınmadığını söyledi. Öz Akcura, “Patlatmaların etkisinin su kaynaklarına vereceği zarar da ÇED raporunda değerlendirilmemiş. Herhangi bir ocak işletmesinde basamak usulü yapılan patlatmalar yer sarsıntılarına sebep olurlar. Patlatma ile oluşan şok dalgaları, havada ve ateşlemenin yapıldığı kaya kütlesi işçinde belirli bir hız, frekans ve genlikte yayılırlar. Nihai ÇED raporu toprakta, suda veya havada kalıcı özellik gösterip çevreyi kirletebileceği ve çevreyi korumak için önleyici önlemleri içermiyor. Çevre ve insan sağlığına olumsuz etkilerin inşaat ve işletme sürecinde yaşanması muhtemel olaylar olduğu değerlendirildiğinde bilimsel ve teknik yönden ÇED yeterli değil” ifadeleriyle ÇED raporunun içeriğine ilişkin konuştu.
“1000 Hektar Ruhsat Var 400 Hektar İçin ÇED Hazırlandı”
Öz Akcura AFAD’ın 2017 yılında hazırladığı bir rapor İl Afet Risk Planı’na atıfla, Kütahya’da her an 7.1 büyüklüğünde deprem beklendiğini aktardı. Bölgenin kırıklı fay hatlarından oluştuğunu ve 5 büyüklüğündeki depremlerle sürekli sallandığını sözlerine ekleyen Öz Akcura, şöyle konuştu: “Kütahya topraklarının önemli özelliği eğilim ve erozyona müsait olması. 400 küsur hektarlık alanı ormandan temizlersen, dere yatakları dâhil olmak üzere bölgede heyelan riski artar. Maden eğilim bir alanda yapılacak. Depremler yüzünden beşik gibi sallanan bölgede pasa yığınlarını nasıl kontrol edeceksin. İl Afet Risk Planı’nda yazıyor bunlar. Toprakta zaten arsenik var, antimon var. Bu topraklarda asit kaya drenajı var. ÇED dosyasında, ‘yok’ diyorlar. Neye göre? Burası volkanik bir bölge. İki ayrı yerde maden çukuru açacaklar. Maden çukurlarının batı ocağında göllenme olacağını söylüyorlar. ÇED dosyasında bunu incelemediler. Bu ÇED dosyası 400 küsur hektarlık alan için yapıldı. Şirketin ruhsatı 1000 hektardan fazla. Daha sonraki yıllar genişleme yapacaklar. Kümülatif etkiyi hesaplamıyorlar.”
Davalı İdarenin Keyfi Kararlar Aldığını İddia Etti
Şirketin faaliyet gösterilmesi için bakanlık tarafından ÇED olumlu kararı alma sürecine girildi. Bakanlıkça uygunluk verilen proje için ÇED raporu hazırlandı. Bu rapor doğrultusunda davalı bakanlıktan ÇED olumlu kararı alınması beklenirken aksi yönde ÇED olumsuz kararı verildi. Şirket avukatları gelişme üzerine şirkete yürütmeyi durdurma istemiyle dava açtı. Dava açma gerekçelerinde ise şu ifadelere yer verildi: “Davalı idarenin keyfi olarak dayanaksız biçimde söz konusu işlemi gerçekleştirdiği, dayanak olarak sunduğu yazıların kurumlardan alınan yazı ve görüşler ile çeliştiği yine bahse konu mahkeme kararındaki gerekçeleri bertaraf eden ÇED raporunu çürütemediği, kamunun yaptırım gücü karşısında güçsüz olan özel kişilerin yönetmelikler ile güvence altına alınmış haklarını ihlal ettiği, ağırlaştırdığı mutlaktır.”
‘Altın Çıkarmak Kamu Yararıdır’
Şirket, bakanlığa açtığı davada kamu yararının altın çıkarılmasıyla mümkün olacağını da şöyle savundu: “Ayrıca dilekçenin ilerleyen kısımlarında etraflıca bahsedileceği üzere müvekkil şirketin bölgedeki önemi ile bölgeye katkısı düşünüldüğü vakit davalı idarenin kamu yararına aykırı hareket ettiği görülecektir. Müvekkil şirketin bölgedeki altın rezervlerini arama, çıkarma çalışması yapacağı nazara alındığında ÇED olumlu kararı talebinin bölge ve ülke geneli için büyük fayda sağlayacağı açıktır. Konuyu turizmin, hayvancılık ve tarım faaliyetlerinin korunması ile maden cevheri kazanımının karşılaştırması noktasına indirgemek bu halde son derece yanlış ve objektiflikten uzak bir tutum olacaktır. Kamu yararı kavramı genel ve kapsayıcı bir kavram olup toplum yararı ile de uyumludur.”