İzmir’in Karabağlar ilçesinde Aslıhan Göktaş (32), boşanma sürecinde olduğu Hüsamettin Göktaş (40) tarafından silahla katledildi. Cinayetin ardından Hüsamettin Göktaş aynı silahla kendi yaşamına son verdi. Türkiye’de kadın cinayetlerinin durmak bilmediği bir ortamda yaşanan bu trajedi, patriyarkal şiddetin bir kez daha yüzünü gösterdiği bir vaka olarak karşımıza çıkıyor.
Demirören Haber Ajansı’nın (DHA) haberine göre olay, 13 Kasım 2024 günü saat 14.30 sıralarında Karabağlar’a bağlı Uzundere Mahallesi çevre yolu kenarında meydana geldi. Mobilya işiyle uğraştığı belirtilen Hüsamettin Göktaş, boşanma sürecinde olduğu eşi Aslıhan Göktaş’ı otomobiliyle ıssız bir araziye götürdü. Burada Aslıhan Göktaş’ı tabancayla öldüren erkek, ardından aynı silahla intihar etti. Olay yerinde yapılan incelemelerin ardından cenazeler otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Savcılık tarafından soruşturma başlatıldığı öğrenildi.
Kadın Cinayetleri ve Patriyarkal Şiddet
Aslıhan Göktaş’ın yaşamını yitirdiği bu olay, Türkiye’de kadın cinayetlerinin son bulmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun verilerine göre, 2024 yılının ilk on ayında 300’ün üzerinde kadın erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybetti. Bu cinayetlerin büyük bir çoğunluğu boşanma sürecinde, ayrılık sonrasında veya ilişkiyi sonlandırma girişimleri sırasında gerçekleşiyor.
Patriyarkal sistemin, kadınların ayrılık kararını kabul etmeyen erkeklere dayattığı güç algısı, kadınların yaşam hakkını tehdit etmeye devam ediyor. Hüsamettin Göktaş’ın eylemi de bu güç algısının ölümcül bir tezahürü olarak değerlendiriliyor.
Adalet Arayışı ve Mücadele Çağrısı
Kadın örgütleri ve aktivistler, olay sonrası sosyal medyada adalet çağrısı yaptı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), yaşanan bu olayı kınayan bir açıklama yayınladı:
“Aslıhan Göktaş’ın katledilmesi, bireysel bir şiddet vakası değil, sistematik bir kadın düşmanlığı sonucudur. Kadınların yaşam hakkı, erkek şiddetiyle gasbedilmeye devam ediyor. Yetkililer, önleyici tedbirler almadığı sürece bu cinayetlerin sorumluluğundan kaçamaz.”
Aslıhan Göktaş’ın ölümü, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin ne kadar kritik bir noktada olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Kadın cinayetlerini önlemek için yasal düzenlemeler, koruyucu mekanizmalar ve toplumsal bilinç artırıcı politikalar bir an önce hayata geçirilmek zorunda.
Kadınlar Yaşam Hakkını Savunuyor
Son yıllarda artan kadın cinayetleri, Türkiye’de feminist hareketin büyümesine ve kadın dayanışmasının güçlenmesine yol açtı. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından kadınların yaşam hakkı mücadelesi daha da hayati bir önem kazandı. Her kadın cinayeti, bu mücadelenin daha yüksek sesle haykırılmasına sebep oluyor.
Aslıhan Göktaş’ın ölümü, ne ilk ne de son olacak gibi görünüyor. Ancak kadınların yaşam hakkı için süren mücadele, bu karanlık tabloyu değiştirecek en güçlü araç olmaya devam ediyor.
Unutulmasın: Kadınlar yaşayacak, erkek şiddeti son bulacak!