Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı açıklamada, “Yenidoğan çetesi” vakasıyla ilgili sözleri, sağlık sistemi ve siyaset üzerindeki sorumlulukları örtbas etmeye yönelik tehlikeli bir yaklaşıma işaret ediyor. Erdoğan, 22 yıllık iktidar süresince sağlık sisteminde devrim yaptığını iddia ederek, yaşanan skandalı sistemin bir sorunu olarak kabul etmeyip ve eleştirileri “vicdan tutulması” olarak nitelendiriyor. Ancak bu tavır, halkın yaşadığı derin güvensizlik duygusunu ve sistematik sorunları göz ardı etmektedir.
Bebeklerin Ölümü Üzerinden Sorgulama Yapmak Vicdansızlık mıdır?
Erdoğan’ın açıklamasında en dikkat çekici noktalardan biri, bebek ölümlerini gündeme getirenlerin siyaset yaptığı suçlamasıdır. Bu tür bir olayda halkın, gazetecilerin, muhalefet partilerinin ve sivil toplumun sorular sorması, iktidarın şeffaflığını talep etmesi bir görevdir. Yenidoğan bebeklerin yaşam hakkı gibi hassas bir konuda bile sorumluluk almaktan kaçınmak, eleştirileri bastırmak için kullanılan “vicdansızlık” söylemi, sağlıklı bir demokraside kabul edilemez. Siyaset, toplumsal sorunları çözme aracı olmalıdır. Bebek ölümleri gibi korkunç olayların araştırılması ve sağlık sistemindeki hataların giderilmesi, siyasetin temel sorumluluk alanlarından biridir.
“Bir Avuç Haysiyetsiz” Söylemi ve Sistemi Aklama Çabası
Erdoğan’ın, “Bir avuç haysiyetsiz yüzünden sağlık ordumuzu kimse töhmet altında bırakamaz” demesi, çürük elmaların varlığına atıf yaparak sağlık sisteminin geneline yönelik eleştirileri savuşturma çabasıdır. Ancak bu ifade, olayın ciddiyetini küçümsemekle kalmıyor, aynı zamanda sistemin içindeki yapısal sorunların görmezden gelinmesine neden oluyor. Birkaç çürük elmanın sistemde var olması, sistemin kendisinin kusursuz olduğu anlamına gelmez. Asıl mesele, bu tür olayların nasıl mümkün olabildiği ve neden zamanında müdahale edilemediğidir. Eğer sağlık sisteminde denetim mekanizmaları sağlıklı çalışmıyorsa, bu tür skandalların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu noktada eleştirilmesi gereken şey, “birkaç haysiyetsiz” dahil olmak üzere, başta onları ortaya çıkaran sistemin kendisidir.
Sağlıkta “Devrim” İddiası Ne Kadar Gerçekçi?
Erdoğan’ın sağlıkta “devrim” yaptıklarını söylemesi, son yıllarda sağlık sisteminde artan sorunları görmezden gelen bir iddiadır. Hastanelerdeki uzun kuyruklar, doktorların yetersiz çalışma koşulları, tıbbi malzeme eksiklikleri ve sağlık personeline yönelik şiddet gibi sorunlar, Türkiye’nin sağlık sisteminin ne kadar zorlandığını göstermektedir. Ayrıca, bebek ölümleri gibi trajik olayların yaşanması, sistemin içindeki ciddi aksaklıklara işaret etmektedir. “Dünyanın en iyi sağlık sistemi” söylemi, yaşanan bu tür sorunların boyutlarını gizlemeye yetmez.
Fırat Sarı ve “Terör” İddiası: Siyaset Mi, Manipülasyon Mu?
Erdoğan’ın açıklamasında dikkat çeken bir diğer unsur ise, Fırat Sarı’nın geçmişte “terör” suçlamasıyla yargılandığını belirtmesidir. Ancak burada asıl mesele, olayın Sarı’nın geçmişi değil, şu anda sağlık sisteminde nasıl bir yapının olduğu ve bu yapının neden denetlenmediğidir. Sarı’nın İyi Parti üyesi olduğunu söylememesi ise siyasi hesaplar üzerine kurulmuş bir manipülasyonun işareti olabilir. Önemli olan, Sarı gibi isimlerin geçmişinden çok, şu anki pozisyonlarında nasıl bir role sahip olduklarıdır.
Sağlık Sistemindeki Yapısal Sorunlar ve Sorumluluk
Erdoğan, sağlık sisteminin hatalarını kabul etmek yerine, bu tür olayları “birkaç çürük elma”ya indirgemeye çalışıyor. Ancak bu yaklaşım, halkın sağlık sistemine duyduğu güveni sarsıyor. Sağlık gibi kritik bir alanda, şeffaflık ve hesap verebilirlik temel ilkeler olmalıdır. Aksi takdirde, bu tür skandalların tekrar etmesi kaçınılmaz olur. Erdoğan’ın söylemi, sağlık sistemindeki yapısal sorunların üzerini örtmekten öteye geçmiyor. Halk, sağlık sistemine güven duymak isterken, bu tür olaylar ve açıklamalar, bu güveni daha da zedeliyor.
Erdoğan’ın “Yenidoğan çetesi” vakası üzerine yaptığı açıklama, halkın yaşadığı güvensizlik ve hayal kırıklığını anlamaktan uzak. Bu tür olayların sorumluluğunu birkaç kişiyle sınırlamak yerine, sistemdeki denetim eksiklikleri, liyakatsizlik ve şeffaflık sorunları üzerine düşünmek gerekmektedir. Toplumsal bir mesele olan sağlık sistemi, sadece bir avuç kişinin suçu değil, yapısal sorunların bir yansımasıdır ve bu sorunlar çözülmedikçe, halkın sağlık sistemine olan güveni tekrar tesis edilemeyecektir.