Sanat… İnsanlığın binlerce yıllık hikayesini taşıyan, duygulara tercüman olan, hayal gücüne hayat veren en saf ifade biçimi. Ancak ne yazık ki, bazı iktidarlar için sanat bir tehdit; özgürlüğün, eleştirinin, bir arada yaşamanın ve direnmenin sembolü olduğu için.
Bugün Türkiye’de, İlkay Akkaya’nın konserlerinin ardı ardına yasaklanması, bu tehdidin nasıl algılandığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Bir Konser Yasaklanır, Bir Toplum Susturulmak İstenir
Bursa Osmangazi Kaymakamlığı, İlkay Akkaya’nın konserini “kamu düzeni ve güvenliği” gerekçesiyle yasakladı. Daha önce, sanatçının açtığı davada mahkeme yasağın hukuka aykırı olduğuna karar vermişti.
Ama ne gam!
Hukuk tanınmıyor, kazanılan haklar yok sayılıyor. Çünkü mesele hukuktan öte; mesele, toplumu korkutmak, sanatın ve özgürlüğün sesini kısmak.
Sanatçılar yalnızca sahneye çıkan bireyler değil; halkın acılarını, umutlarını, öfkesini dile getiren seslerdir. Bu sesleri susturmak, bir toplumun kendini ifade etme hakkını elinden almak demektir. İlkay Akkaya gibi sanatçılar yasaklandığında, aslında yalnızca bir konser değil, eleştirel düşünce, karşı duruş ve ortak kültürel hafıza da yasaklanmış oluyor.
Kürtçe Sanata Sistematik Yasak
İlkay Akkaya örneği, buzdağının yalnızca görünen kısmı. Son bir yılda en az 14 Kürtçe konser yasaklandı, kasım ve aralık aylarında düzenlenecek 7 Kürtçe konser de iptal edildi. Gerekçeler hep aynı: “Kamu düzeni, güvenlik…” Ancak gerçek sebep, Kürtçe gibi ezilen halkların dillerini ve kültürlerini görünmez kılma çabasıdır. Bu yasaklar, bir halkın var olma mücadelesine ve kimliğine açık bir saldırıdır.
Kürtçe konserlerin yasaklanması, kültürel ayrımcılığın en çıplak örneğidir. Sanat ve dil, bir halkın kimliğini şekillendirir ve yaşatır. Bu yasaklarla hedeflenen, Kürt halkının kültürel varlığını ve taleplerini bastırmaktır. Ancak tarihin bize öğrettiği bir şey var: Baskıyla yok edilmeye çalışılan her şey, daha güçlü bir direnişle yeniden doğar.
Sanattan Korkan Bir İktidar
Bir iktidar neden sanattan korkar?
Çünkü sanat, insanlara hayal kurdurur, eleştiri yapma cesareti verir. Sanatla büyüyen bir toplum, otoritenin dayattığı tek boyutlu gerçekliği kabul etmez. Bu yüzden sanat, baskıcı rejimler için her zaman bir tehdit olmuştur. İlkay Akkaya’nın konserlerini yasaklayanlar, sanatı susturarak kendi korkularını ele veriyorlar. Çünkü biliyorlar ki, sanat direnmektir; sanat, bir toplumun ayakta kalma gücüdür.
Sanatı Yasaklamak, Toplumun Geleceğini Karartmaktır
Bir konserin yasaklanması sadece o anki etkinliği engellemekle kalmaz; topluma açık bir mesaj verir: “Eleştiri yapma, sus, itaat et.” Ancak bu mesajı kabul etmeyen milyonlar var. İlkay Akkaya’nın dediği gibi, bu konserler öyle ya da böyle yapılacak. Çünkü sanat, yasaklarla susturulamaz. Aksine, yasaklar sanatı daha da güçlendirir.
Sanatı yasaklayanlar, bir halkın yaratıcılığını, kültürünü ve geleceğini de yasaklar. Ama unuttukları bir şey var: Sanat her zaman bir yol bulur. Sokaklarda, evlerde, sosyal medyada, zihinlerde… Ve en nihayetinde, bir halkın mücadelesinde.
Sanatı ve Özgürlüğü Savunmak Hepimizin Görevi
Bu yasaklar karşısında sessiz kalmak, baskıyı onaylamak anlamına gelir. Sanatın susturulmasına karşı çıkmak, yalnızca sanatçıları değil, ifade özgürlüğümüzü, kültürel zenginliklerimizi ve insanlığımızı savunmak demektir. Çünkü biliyoruz ki, sanat varsa umut vardır. Ve umut, hiçbir yasakla yok edilemez.