Meydandakiler Van örneğini vererek “Van’da yapılan eylemlerin iktidara geri adım attırdığını” ifade ediyor ve aynı eylemlerin Hakkari’de yapılamadığı için kayyım atanabildiğini hatırlatarak ekliyorlar: “Ya Esenyurt Van olacak ya da İstanbul Hakkari!”.
Türkiye’nin en kalabalık ilçelerinden Esenyurt, Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve yerine kayyım atanmasıyla derin bir sarsıntı yaşıyor. Seçimle iş başına gelen birinin, evine sabah baskınıyla gidilip gözaltına alınması, sonrasında da belediyesine kayyım atanması, vatandaşın oyuna ve iradesine yapılmış bir darbe olarak görülüyor.
Peki, neler oldu ve Esenyurt halkı bu yaşananlara nasıl tepki gösteriyor?
Siyasi Gündemin Merkezine Oturan Bir Tutuklama
Ahmet Özer’in gözaltına alınma süreci sıradan bir olay değil.
Polis, sabahın erken saatlerinde Özer’in evini kapısını kırarak bastı, aynı anda belediye binasına da baskın düzenledi. Her şey, hızla ve adeta bir “suçlu yakalama operasyonu” edasıyla yürütüldü. Üstelik, Özer hakkındaki dosyaya gizlilik kararı getirildi ve avukatları bile olaydan haberdar edilmedi.
Bu durum, iktidarın yargıyı siyasi bir enstrüman olarak kullanıp kullanmadığı sorusunu akıllara getiriyor. Ahmet Özer’in adı, bir terör soruşturmasında geçiyor olabilir, ancak soruşturmanın ve sonrasında yapılan işlemlerin gizli ve sansasyonel hale getirilmesi, kamuoyunda tepkiye yol açtı.
Seçimle Gelenin Yerine Kayyım: Halkın Tepkisi
Özer’in tutuklanması kadar yerine kayyım atanmasının ardından Belediye binası önünde toplanan Esenyurt halkı, sabaha kadar nöbet tutarak iradesine sahip çıktı. Bu protesto, aslında yalnızca bir belediye başkanının tutuklanmasına değil, seçmen iradesine yapılan müdahaleye olan tepkiydi.
Esenyurt’un sokaklarında dolaşan öfkenin kaynağı, yalnızca bir yöneticiye duyulan bağlılık değil, aynı zamanda halkın seçme hakkına yapılan bu müdahalenin yarattığı derin adaletsizlik hissiydi.
Belediyenin kuşatma altına alınması, güvenlik güçlerinin ablukası, Esenyurt halkını çileden çıkardı. Vatandaşlar, belediye binasında normal işlemlerini yapamaz hale geldi. Kapıda toplanan kalabalığın arasında dolaşan, “Burası belediye, neden içeri giremiyoruz?” diye soranlar, polisi sorgulayan, hatta günlük işlerini protesto amacıyla durduran vatandaşlar vardı. Belediyeye girebilmeleri için polisin onayını almaları gerektiği söylendiğinde, bir yurttaş öfkeyle, “Ben devlet görevimi yapmıyorsam, vatandaşlık görevimi de askıya alırım,” diye haykırıyordu.
Demokrasiye Vurulan Darbe ve Miting Alanındaki Direniş
Kayyım ataması Esenyurt’ta yaşayanların benliğinde derin bir yara açtı ve “mücadele” ruhunu alevlendirdi. Miting alanında toplanan kalabalık, her yaştan ve görüşten vatandaşı, siyasetçiyi, işçiyi ve öğrenci bir araya getirdi. Herkesin ağzında aynı sözler vardı: “Bu, demokrasiye vurulmuş bir darbedir.” Alana girmek isteyen CHP heyeti ile polis arasında yaşanan kısa süreli gerginlik, “polisin tarafsızlığı” gibi konulara da işaret etti. Alana biber gazı sıkan polis, göstericilerin tepkisi ve siyasi baskı sonucu geri adım attı.
Özer’i savunanlar için o, sadece bir belediye başkanı değil, halka yakın bir insan, Esenyurt için yıllardır çalışmış bir hoca. Kendini bilge ve alçakgönüllü olarak kabul ettirmiş birine bu şekilde davranılması, insanlarda Özer’in sadece bir yönetici değil, ideallerini Esenyurt’un geleceğine adamış biri olduğuna dair inancı perçinlemiş durumda. Esenyurt’ta sabah erken saatlerden itibaren nöbet tutanlar arasında “Özer değil, Esenyurt yargılanıyor,” diyen yaşlı amcalar, ellerinde bastonlarıyla polise, güvenlik güçlerine karşı çıkıyorlardı.
Birleşen Muhalefet ve Direnişin Gücü
Yaşananlar, sadece Esenyurt halkını değil, İstanbul ve çevre ilçelerden gelen vatandaşları da harekete geçirdi. Meydan adeta, demokrasinin ve halkın iradesinin ses bulduğu bir sahneye dönüştü. Sloganlar yükseliyor, direniş, kayyım atamalarıyla halkın iradesini hiçe sayan bu sisteme karşı güçlü bir cevap veriyordu. Alan, iktidara karşı halkın sesini duyuran, demokrasi mücadelesine inanan herkes için bir simgeye dönüştü.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve diğer muhalefet liderlerinin sahneye çıkıp yaptıkları konuşmalar, halkı mücadelede kararlılığa davet etti. Direniş burada bitmiyor, Esenyurt, Türkiye’nin siyasi geleceğine bir ışık tutuyor. Halkın iradesini hiçe sayan bir düzene, “Biz buradayız ve gitmeyeceğiz” diyor. Konuşmalar sona erdiğinde bile, halk meydandan ayrılmıyor; adeta, direniş burada şekilleniyor.
Geleceğe Bir Not: Esenyurt’un Sesi Susturulmayacak
Bu olaylar, Türkiye’nin demokratik geleceğine dair bir alarm niteliğinde.
Ahmet Özer’in tutuklanması, yerine kayyım atanması, toplumda derin yaralar açarken, halkın direniş ruhunu yeniden alevlendirdi.
Gözümüz önümüzdeki günlerde olacaklarda, çünkü Esenyurt’un başına gelenler, sadece yerel bir mesele değil; halkın seçme ve seçilme hakkına yapılan bir saldırıdır. İktidarın samimiyet testi, halkın bu direnişini duyup duymadığında saklı.
Bu sınavı geçip geçemeyeceğini zaman gösterecek.