Venezuela’da günlerdir kayıp olarak aranan Halk İradesi Partisi lideri Edwin Santos’un cesedi yol kenarında bulundu. Muhalefetin önde gelen isimlerinden biri olan Santos’un ölümü, ülkede büyük yankı uyandırdı ve siyasi gerilimi yeniden alevlendirdi. Halk İradesi Partisi yetkilileri, Santos’un güvenlik güçleri tarafından kaçırılarak işkence edilip öldürüldüğünü iddia ederken, Venezuela hükümeti, Santos’un ölümünü “sıradan bir trafik kazası” olarak nitelendiriyor.
Halk İradesi Partisi’nin açıklamalarına göre, Santos’un ölümü yalnızca siyasi bir suikast değil, aynı zamanda Venezuela’da muhalefete karşı devam eden baskının bir örneği olarak görülüyor. Öte yandan, hükümet yetkilileri bu iddiaları reddediyor ve Santos’un ölümünün siyasi bir boyutu olmadığını savunuyor.
Olayın ardından, başından beri Venezuella’da sosyalist bir hükümetin iktidarda olmasından rahatsız olan ABD ve AB gibi ülkeler, ülkede insan hakları ihlalleri ve hükümete muhalif kişilere yönelik baskılar uyguladığı iddialarını yeniden uluslararası kamuoyuna taşıdı. Santos’un ölümüne ilişkin soruşturma halen devam ederken, olay, Venezuela’da muhalefet partilerine ve liderlerine yönelik endişelerin artmasına yol açtı.
Sosyalistler İktidarda
Venezuela’da şu an iktidarda, 2013’ten bu yana başkanlık görevini yürüten Nicolás Maduro var. Maduro, selefi Hugo Chávez’in Bolivarcı devrim çizgisini devam ettiren Sosyalist Birlik Partisi’ne (PSUV) liderlik ediyor. Parti, “Chavismo” adı verilen, sosyalizm temelli bir ideolojiye dayanıyor.
Chavismo, toplumsal eşitlik, devlet kontrolünde ekonomi, yoksullara yönelik sosyal yardımlar ve bağımsız bir dış politika gibi ilkeleri savunur. Bu politikalar, özellikle ABD ve Batı yanlısı politikalara karşı durarak, Latin Amerika’da anti-emperyalist bir duruş sergiliyor. Ancak, Maduro yönetimi altındaki Venezuela, ekonomik krizler, enflasyon, işsizlik, yolsuzluk ve temel ihtiyaçlara erişim sıkıntılarıyla gündeme geldi.