Psikopat ve cinsiyet faşisti erkek tarafından acımasız ve dehşet verici şekilde katledilen İkbal Uzuner ile Ayşenur Halil’in öldürülmesi sonrası kadınlar ayaklandılar. Bugün de üniversiteli kadınlar hemcinsleri için ayaktaydılar ve isyanlarını haykırdılar.
İstanbul Üniversitesi (İÜ), Dicle Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesinde de genç kadınların katılımıyla düzenlenen kitlesel eylemlerde iktidarın şiddetin önünü açan politikalarına tepki gösterildi. Üniversitelerin yanı sıra liselerde de öğrenciler cinayetlere tepki gösterdi.
“Adalet sarayı değil adalet istiyoruz”
Saldırgan Semih Çelik tarafından geçen cuma günü İkbal Uzuner ile birlikte katledilen Medipol Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ayşenur Halil’in üniversite arkadaşları protesto gösterisi düzenledi. “Sorumluluk hissedip acımızı haykırmak istedik. Dileriz ki asıl yetkiyi elinde bulunduranlar artık bir sorumluluk hissedip harekete geçerler” açıklamasında bulunan öğrenciler, gösteri sırasında “Adalet Sarayı değil adalet istiyoruz” pankartı açtı.
Medipol Üniversitesi’nin Beykoz’daki yerleşkesinde öğrenciler, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in katledilmesini protesto için toplandı. “Hak, hukuk, adalet”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek” sloganları atan öğrenciler, “Adalet sarayı değil adalet istiyoruz” yazılı pankart açtı.
“Ayşenur İle Sıraları Paylaşıyor Olmamız, Acımızı Daha da Derinleştiriyor”
Türkçe ve İngilizce dövizler taşıyan öğrenciler şu açıklamayı yaptı: “Özellikle Ayşenur ile sıraları paylaşıyor olmamız, acımızı daha da derinleştiriyor ve bizleri bu mücadeleyi daha yüksek sesle sürdürmeye mecbur bırakıyor. Biz öğrenciler olarak hiçbir yetkimiz yokken sorumluluk hissedip acımızı haykırmak istedik. Dileriz ki asıl yetkiyi elinde bulunduranlar artık bir sorumluluk hissedip harekete geçerler. Biz bugün sadece bu iki genç kadının öldürülmesini konuşmuyoruz. Bu ülkede kadınların her gün öldürülüyor olmasını konuşuyoruz. Kadın cinayetlerine sebebiyet veren bu sistemi reddediyoruz.”
Üniversite yönetimi, olayın ardından şu paylaşımı yapmıştı: “Eyüpsultan’da canice bir olay sonucu hayatını kaybeden Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü 2. sınıf öğrencimiz Ayşenur Halil’in vefatı hepimizi derinden üzdü. Hayatının baharındaki öğrencimizi trajik bir şekilde kaybetmek, tüm Türkiye’yi olduğu gibi bizi de dehşete düşürdü. Değerli öğrencimize Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak üzere öğrenci arkadaşlarına ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. Sevgili Ayşenur, seni daima özlemle ve sevgiyle hatırlayacağız.”
YTÜ’lü Kadınlar Etkin Önlem İstediler
Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri kulüplerin çağrısıyla Davutpaşa kampüsünde bir araya geldi. Yemekhane önünden festival alanına düzenlenen yürüyüşte güvenli bir kampüs için Cinsel Tacizi ve Şiddeti Önleme Komisyonunun (CİTÖK) etkin şekilde kullanılması istendi. Yaklaşık 3 bin üniversite öğrencisinin katıldığı yürüyüşte “Etkin CİTÖK istiyoruz”, “Kadın Yaşam Özgürlük”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “kadın cinayetleri politiktir sloganları” atıldı.
Yürüyüş sonrası basın açıklamasını okuyan Kadın Çalışmaları Topluluğu Başkanı Selen Sarul, “Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, bireysel olaylar değil, toplumsal ve yapısal sorunların bir sonucudur. Bu sorunları görmezden gelen, failleri cezalandırmayan, kadınları korumaktan aciz bir sistem her gün daha fazla acıya neden oluyor. Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in katledilmesi bu şiddetin ulaştığı noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. Failin bir yıl önceki öldürme tehdidine rağmen ciddi bir soruşturma açılmamış olması devletin ne kadar yetersiz kaldığını gösteriyor” diyerek kadınların korunmadığını faillerin ise cezasız kaldığını söyledi.
“Kadın cinayetlerinin ardında, kadını eve kapatan, kamusal alanlardan dışlayan ve şiddeti cezasız bırakan bir anlayış yatıyor” diyen Sarul, toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi üniversitelerde de kadınları koruyacak mekanizmaların kurulmadığını ya da etkin şekilde işletilmediğini ifade etti. Kampüslerde güvenli bir yaşam istediklerini dile getiren Sarul, bunun için CİTÖK’ün etkin bir şekilde işletilmesi gerektiğini vurguladı. Sarul, şiddete ve baskıya karşı daha gür ses çıkaracaklarının da altını çizdi.
Boğaziçili Kadınlar Barikata Yüklendi Barikat Kalktı
Boğaziçi Üniversitesinde kadınlar, Semih Çelik tarafından katledilen İkbal ve Ayşenur için yürüyüş düzenledi. Okul yönetimi ve polis, kadınların yürüyüşünün kampüsten çıkmaması için kapıyı öğrencilerin üzerine kitledi. Kadınlar “İkbal ölürken polis neredeydi?”, “Kadınlara değil, katillere barikat” sloganlarıyla tepki gösterdi. Bini aşkın öğrencinin katıldığı eylemde genç kadınların ısrarının ardından barikat aşıldı, kadınlar cadde boyunca yürüyerek basın açıklaması okudu.
Eylemde “6284’ü uygula”, “Etkin CİTÖK istiyoruz”, “Güvenli kampüsler istiyoruz”, “Öfkeni diri, başını dik tut” dövizleri taşındı. Gece dce4 süren eylemde kadınların “Yüklen Yüklen Barikata Yüklen” sloganı üniversite dikta tesis eden Rektör Naci İnci’nin kulaklarında çınladı.
“Ailelere Mahkûm Olmadığımız Bir Yaşamı Hep Birlikte Kuracağız.”
Failleri cesaretlendiren cezasızlığa vurgu yapılan basın açıklamasında şöyle dendi: “Gücümüzü, bir kişi daha eksilmemek için her yerde mücadele eden kadınlardan, birbirimizden, bu isyandan alıyoruz. Şiddetten uzak, eşit, özgür bir yaşamı biz kadınlar mücadelemizle, isyanımızla, kadın dayanışmasıyla kuracağız.
Sokaklarda katledilmediğimiz; kampüslerde taciz edilmediğimiz; iş yerlerinde ayrımcılığa maruz kalmadığımız, sömürülmediğimiz; bizi hapsetmeye çalıştıkları ailelere mahkûm olmadığımız bir yaşamı hep birlikte kuracağız.
Bizler, üniversiteli feministler olarak, etrafımızı saran erkek egemen sisteme karşı birbirimize daha da kenetleniyor, mücadelemizi kampüslerden sokaklara taşıyoruz. Kampüslerde de sokaklarda da güvenli bir şekilde yaşamak istiyoruz ve bunun için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Katledilen, yok sayılan, ezilen, en temel haklarına erişmekten mahrum bırakılan tüm kadınlar için isyandayız. İkbal’in, Ayşegül’ün, daha nice kadının hesabını soracağız.”
İÜ:” Harekete Geçmek Zorundayız “
Beyazıt Meydanı’nda bir araya gelen İstanbul Üniversitesi öğrencileri de “Bu ülkede tüm okulların, yurtların, iş yerlerinin, sokakların çocuklar, gençler ve kadınlar için güvenli hale gelmesi için mücadele etmek zorundayız. Şiddetin her türlüsüne karşı etkin şekilde önleme ve koruma mekanizmalarının işletilmesi, gerçek bir eşitlik ve adalet için harekete geçmek zorundayız. Tam da burada birbirimize söz veriyoruz! Yaşamakta ısrar edeceğiz!” dedi.
GSÜ: Geceleri de Sokakları da Meydanları da Terk Etmiyoruz
Galatasaray Üniversitesi öğrenci kulüp ve toplulukları, Semih Çelik tarafından katledilen iki kadın için okul öğrencileriyle ortak eylem düzenledi. Kulüp ve toplulukların yazdığı ortak açıklamada kadına şiddetin, işlenen cinayetlerin münferit olmadığının altı çizildi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284 sayılı yasanın hedefe konması, cinayetlerin sebebini faillere değil kadınlara yönelten sisteme vurgu yapıldı ve düzeni değiştirme sorumluluğumu sözü verildi. Bildiri okunduktan sonra “Kadın cinayetleri politiktir” “Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz” sloganları atıldı.
Eylemde okunan bildiride şöyle dendi: “Henüz 19 yaşında olan iki arkadaşımız İstanbul’un ortasında Semih Çelik isimli erkek tarafından güpegündüz katledildi. Birkaç gün önceyse Beyoğlu’nda bir kadın iki farklı erkek tarafından tacize uğradı, faillerse gözaltına alındıktan sonra salınıp ancak sosyal medya baskısı üzerine yeniden tutuklandı.
Geçtiğimiz günlerde de 8 yaşındaki Narin’in kayboluşu üzerinden 19 gün geçtikten sonra cansız bedeni bulundu, aynı 6 sene önce kayboluşundan 18 gün sonra bulunan Leyla Aydemir gibi. Bu davadaysa tüm sanıklar beraat etti. Anlayabildiğimiz üzere Narin’in, İkbal’in, Leyla’nın yaşadıkları Türkiye’de bir ilk değil.”
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284 sayılı yasanın hedefe konması, tedbir kararlarının uygulanmaması, kadına şiddette cezasızlığın yükselişi ve infaz kanununda yapılan değişikliklerin her sabaha yeni bir kadın cinayeti haberiyle uyanılmasının sebebi olduğunun altı çizilen açıklamada, “Uyuşturucu bağımlısı, akıl hastası” gibi söylemlerle işlenen her bir cinayetin sayısız gerekçesini kulak arkası etmeye çalışanların; suçluları serbest bırakarak, kadını koruyan yasaları tartışmaya açarak sorumluluğu taşıyanların bu suça ortak olduğunu biliyoruz. Bunu bildiğimiz gibi, kadınları korumak yerine suçlayan ve istismarların, tacizlerin cinayetlerin sebeplerini faillere değil kadınlara yönelten sistemin suçluları güçlendirdiğini de biliyoruz” denildi.
Hiçbir kadın cinayetinin münferit olmadığı vurgulanan açıklamada; “İşlenen cinayetleri unutmayacağız, tüm kadınlar için, yaşananların hesabını soracağız. Kadınları güvencesizliğe iten, ölüme terk eden, katilleriniyse cezasız bırakan bu düzeni değiştirme sorumluluğumuz var. Ne umutsuz ne de çaresiziz. Şiddetin, hayatın her alanında normalleşmesine izin vermeyeceğiz!” ifadelerine yer verildi.
Dicle Üniversitesi: “Devlet Koruma Sorumluğunu Yerine Getirmelidir”
Dicle Üniversitesi öğrenci toplulukları kadın cinayetlerine karşı açıklama yaptı. Tıp Sanat Topluluğu TÖB (Tıp Öğrencileri Birliği), Tıp Sanat Topluluğu (DÜTS), Sinema Kulübü (DÜSİNEK), Kolektif Tiyatro Atölyesi (DÜKTA), Avrupa Tıp Öğrencileri Topluluğu (EMSA) ve Psikoloji Öğrencileri Topluluğu üyeleri Dicle Üniversitesi Öğrenci İşlerinde bir araya gelerek oturma eylemi yaptı.
Topluluklar adına açıklama yapan Rozerin Fidan, kadın cinayetlerinin toplumun en derin sorunlarından biri olmaya devam ettiğini belirterek, “Bu durum, sadece bireysel olaylar olarak değerlendirilemez; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, ataerkil yapıların ve yetersiz politikaların bir sonucudur” dedi. Fidan, devletin asli görevinin vatandaşların güvenliğini sağlamak ve yaşam hakkını korumak olduğunu ancak kadın cinayetlerinin önlenmesi için etkin bir politika izlenmediğine dikkat çekti.
Fidan sözlerini şöyle sürdürdü: “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir geri adımdır. Kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için devletin acilen etkili, kapsamlı ve uzun vadeli bir politika geliştirmesi gerekmektedir. Kadın cinayetlerinin son bulması sadece bireysel cezalarla değil, bütüncül bir yaklaşımla mümkündür. Devlet, kadınların yaşam hakkını koruma konusundaki sorumluluğunu toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayalı, kararlı ve etkin politikalarla yerine getirmelidir.”
Açıklama sonrası öğrenciler oturma eylemine bir süre daha devam etti.
Hacette Üniversitesi: “Cinayet ve tacizde hiçbir şey bahane olmamalı”
Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu (HÜKÇAT) üyesi kadınlar da kadın cinayetlerine karşı mücadele çağrısı yaparak “Güvenli kampüs, sokak ve yaşamın yolu ilk önce örgütlenmekten, öfkemizi ve kaygımızı diğer insanlarla paylaşmaktan geçiyor” dedi.
Şiddete karşı konuşan Hacettepe Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğrencisi Elif, şiddet mağduru çoğu kadının aile baskısı veya şikâyette bulunduğu takdirde adreslerinin açık olması kaygısıyla ifade bile veremediğine dikkat çekti ve milyonlarca kadının korku içinde olduğunu söyledi.
Psikoloji Bölümünden Zeynep ise cezasızlığa yol açan politikaların ve yargılama süreçlerinin şiddet faillerini cesaretlendirdiğini, şiddeti artırdığını söyledi, “Cinayet ve tacizde hiçbir şey bahane olmamalı” dedi.
‘Bu Sistemin Değişmesi Mücadeleden Geçiyor’
Hemşirelik Bölümünden Esra “Kadın katillerine tecavüzcülerine nefes olan bu sistem tamamen değişmeli. Güvenli kampüslere sahip olabilmek için tacize, tecavüze dur diyebilmek ve en önemlisi hayatta kalabilmek için mücadelemiz daim olmalı” diye konuştu.
Eğitim Yönetimi Yüksek Lisans Öğrencisi Buket de “6284’ün hedefe konulmasının nedeni bozulmasından korktukları aile düzeni. Bu toplumda kadının daha da kısıtlandığı, korkudan hiçbir şey yapamadığı ve kendilerini yönetenler ne derse boyun eğmesinin beklendiği bir yaşam isteniyor. Umudumuzu korumamız ve pes etmememiz gerekiyor” dedi.
Ege KYK Yurdu: ‘Erkek adalet değil, gerçek adalet’
Ege Kız KYK Yurdunda kalan öğrenciler, yurt önünde son günlerde yaşanan cinayetlere ve dün gece yaşanan taciz olayına dair eylem gerçekleştirdi. Ege Kız Yurdunun yeni yere taşınması ve yurdun hâlâ açılmaması yüzünden öğrencilerin bir kısmı erkek KYK yurdunda kalmak zorunda kaldı. 1,5 haftadır kadın öğrencilerle erkek öğrenciler aynı yurtta kalırken, dün gece taciz olayı yaşandı. Kadın öğrenciler durumu güvenlik görevlilerine şikâyet etti. Yurt güvenliğinin açıklamasının ise “Kız öğrenciler gece 11’den sonra dışarıya çıkmayacak. Siz de giydiklerinize dikkat edin” şeklinde olduğu iddia edildi. Öğrenciler güvenliğin ve yurt müdürünün tutumu tepki gösterdi.
Bugün KYK yurdu önünde buluşan öğrenciler ‘Erkek adalet değil, gerçek adalet’, ‘Ölmeye değil yaşamaya geldik’, ‘Kadın cinayetleri politiktir’ sloganlarıyla yemekhaneye doğru yürüyüş gerçekleştirdi.
KOÜ: Cezanın Olmadığı Yerde Erkeklerin Cesareti Artıyor
Evrensel gazetesinin haberine göre Kocaeli Üniversitesinde de öğrenciler gerçekleştirdikleri eylemle tepkilerini dile getirdi. Umuttepe kampüsünde A kapısı önünde toplanan öğrenciler, ellerindeki dövizlerle de tepkilerini gösterdi. Öğrenciler açıklamanın ardından oturma eylemi gerçekleştirdi. Öğrencilerin açıklamasında ise “Bugün burada kadın cinayetlerine tepki vermek için toplandık, geçmişten bugüne çığ gibi büyüyen kadın cinayetlerinin politik olduğunu biliyoruz. Kadınların uğradığı taciz ve tecavüzlerin hiçbir şekilde ceza alamadığı bu ülkede erkeklerin cesareti artmaktadır. Medya eli ile kadın haberlerinin etik ihlallerle dolduğu bununla beraber kadın cinayetlerinin, tecavüzlerinin toplumun gözünde normalleşmesi sağlanmaktadır biz burada bu normalleşmeyi de eleştiriyoruz. Bugün burada canice katledilen arkadaşlarımız, kız kardeşlerimiz, annelerimiz ve bütün kadınlar için toplanmış bulunmaktayız” ifadeler yer aldı.
Öğrenciler İstanbul Sözleşmesinin geri kabul edilmesini, 6284 sayılı yasanın uygulanmasını ve kadın cinayetlerinin durdurulmasını talep etti.