Üniversite öğrencileri, 12 Eylül askeri darbesi sonrası kurulan Yüksek Öğretim Kurulu’nu (YÖK) 43’üncü yılında İstanbul Beyazıt Meydanı’nda protesto etti Öğrenciler, üniversitenin özerk ve bilimsel karakterinin yok edilmek istendiğini belirterek, bunun için iktidarın üniversiteleri böldüğünü dile getirdi. “YÖK’ün adı gerilerde kaldı ama modeli, siyasi iktidarın belirlediği kayyımlar ile sürüyor” diyen öğrenciler, özgür bilim ve demokratik üniversiteler için ses yükseltmeye devam edeceklerini kaydetti. Konuşmaların ardından halay çeken öğrencilere polis saldırdı. Öğrenciler de saldırıya sloganlarla yanıt verdi. Öğrenciler daha sonra Beyazıt Ana kapı önünde oturarak, forum gerçekleştirdi.
İzmir Öğrenci Dayanışması da, kuruluşunun 43.yılında Yüksek Öğrenim Kurulu’nu (YÖK) protesto etti. Öğrenciler, üniversitelerin ticarethane olarak görüldüğünü ifade etti, can güvenliklerinin olmadığını savundu. Yapılan açıklamada, “YÖK ve iktidar bizleri müşteri olarak görmek istiyor. Her alanımızı özelleştiriyor ve sermayeye peşkeş çekiyor. Bizler biliyoruz ki sermayeye peşkeş çekilen öğrencilerin yaşamıdır” denildi.
Açıklamada üniversite öğrencileri adına Özge Topçi ve Ezgi Çetin konuşurken, kadın cinayetlerine de dikkat çekildi. “Üniversiteler özgürlüklerden uzaklaştırılıp kayyum rektörlerce ranta ve talana açılıyor” diyen Topçi YÖK’ün devlet eliyle üniversiteleri baskı altına aldığını ve öğrencilerin özgürlüklerini kısıtladığını ifade ederek, şunları söyledi: “YÖK, 6 Kasım 1981’de bu bozuk düzenin üniversiteleri bugünkü haline getirmek için yaptığı en köklü saldırılardan biridir. Bu tarihte akademi, cuntanın ve ordunun isteğiyle yeniden şekillendirildi. Topluma dönük saldırıları çok boyutlu, çok yönlü olan askeri cuntanın hedefinde akademiler de var. Tüm devrimci demokratik güçleri hedef haline getirip yükselen sınıf mücadelesini ve güncel hale gelmiş devrim mücadelesini baskı ve saldırılarla engellemek isteyen devlet, aynı baskıyı ve gericiliği üniversitelere de uyguladı. YÖK eliyle tüm baskı politikalarını öğrenci gençlik üzerinde sürdürerek gençliğin devrimci mücadeleden uzaklaşmasını amaçladı. Gençlik, çürümüş düzenin içerisine hapsedilmek istendi. Günümüzde bu süreç hala derinleşmiş ve keskinleşmiş biçimde devam etmektedir. Nerede bir direniş görse işçilere, kadınlara, öğrencilere saldırmaktadır düzen. En iyi bildikleri şey saldırmaktır. Fakat tüm saldırıları korktukları içindir. Kampüslerimizi polisle, özel güvenlikle, yetmediğinde çeteler doldurmaları bundandır. Çürüdükçe saldırganlaşan sermaye sınıfı temsilcileri, eğitim sorunlarını değil çözmek, giderek derinleştiriyor ve yaygınlaştırıyor. Okuduğumuz üniversiteler bilimden, özgürlüklerden uzaklaştırılıp kayyum rektörlerce ranta ve talana açılıyor. Eğitime ayrılan bütçe azaltılırken öğrencilerin sırtından kar sağlamak, kapitalist devletin ilk hedefi oluyor.”
“Bu Düzen Bizlere Krizden, Barınamamaktan Başka Hiçbir Şey Vaat Etmiyor”
Mevcut düzenin öğrencilere yoksulluk, arınma sorunu ve güvenliksiz bir ortam yarattığını ifade eden Topçi, şunları kaydetti: “Bu rantçı, sömürücü düzenin bir diğer hedefi de kadınlar ve LGBTİ+’lar oluyor. Kadınlar ve LGBTİ’liler, eğitim olanaklarından eşit biçimde faydalanamadığı gibi yurtlarda, okullarda, sokaklarda yaşamın yani her alanında özgür bir yaşam sürdüremiyor. Kadınlar ve LGBT ’liler bu kanlı düzende her gün katledilirken, şiddete maruz kalırken katiller, korunup kollanıyor. İkbal Uzuner, Ayşenur Halil, Rojin Kabaiş ve katledilen kadınlar için yurtlarda yaptığımız eylemler, yine yurt yönetimi güvenlikler ve sivil polisler tarafından engellenmeye çalışılıyor. Kayyum rektörler tarafından soruşturma açılarak cezalandırılmaya çalışılıyor. Yaşadığımız düzen bizlere ölümden, krizden, barınamamaktan, geçinememekten, baskıdan, kısıtlamadan başka hiçbir şey vaat etmiyor. Tek çözüm, her yerde mücadeleyi büyütmekten geçiyor. Bizlere dayattıkları yaşamla yetinmek zorunda değiliz. Yaşayabilmekten, geçinebilmekten, bütün ay her harcamamızı kısıp belki bir konsere gidebiliriz diye hesap yapmaktan fazlasını isteyebiliriz. Ürettiğimiz, yan yana dayanışmayla buluştuğumuz, bizim yönettiğimiz kampüsler mümkün.”
Çetin: “Sermayeye Peşkeş Çekilen Öğrencilerin Yaşamıdır”
Açıklamada konuşan diğer Üniversiteli Ezgi Çetin’de, YÖK’ün ve iktidarın öğrencilerin sermayeye ‘peşkeş’ çekildiğini belirterek şöyle konuştu: “YÖK, kurulduğu günden bugüne toplum için bilim üretilmesi gerekilen üniversite sıralarında iktidarın ve egemenliğin ideolojik kuklası olarak hareket etmektedir. Bugün de biz öğrenciler çok iyi görüyoruz ki bizlere açık bir politik savaş bağlatmaktadır. YÖK ve iktidar bizleri müşteri olarak görmek istiyor. Her alanımızı özelleştiriyor ve sermayeyi peşkeş çekiyor. Bizler biliyoruz ki sermayeye peşkeş çekilen öğrencilerin yaşamıdır. KYK’da ihmal yüzünden Zelal Ertaş’ın katili YÖK’tür. KYK’da geleceksizlik yüzünden intihar eden Doğuşcan’ın faili, YÖK ve iktidarın ta kendisidir. Yaşamlara çalınan tüm sıra arkadaşlarımızın hesabını elbet soracağız. Bizler parasız, bilimsel, anabilse ve her alanda eşitlikçi eğitimlere üniversiteler istiyoruz. Bunu engellemek için kurulan YÖK’e karşı mücadelemiz her daim sürüyor, sürecek. Bu, yaşamları çalınan üniversite arkadaşlarımıza borcumuzdur. YÖK ve onun kuklaları kayyum rektörler çok bilsin ki bizler buradayız. Onlarla mücadele etmeye, onları yaşam alanlarımızdan arındırmaya, arındırana kadar sokaklarda olmaya devam edeceğiz. Mücadele eden bir gün, mücadele etmeyen her gün ölmeye mahkûmdur.” (ANKA)