Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Karim Khan’ın, Gazze’de savaş suçları işlendiği iddiasıyla Hamas liderlerinin yanı sıra İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkartılmasını talep etmesinin yankıları sürüyor.
ABD Başkanı Joe Biden, Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emri talebini “kabul edilemez” diyerek kınarken, ABD Kongresi’nde UCM‘ye yaptırım uygulanması çağrıları yükseliyor.
ABD’den UCM’ye Yaptırım Tehdidi
Salı günü Senato’nun Dış İlişkiler Komitesi oturumunda Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ile ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken arasında geçen diyalog, uluslararası siyaset sahnesinin gündemine damgasını vurdu. Graham’ın, “Sadece İsrail’e yaptıkları için değil, gelecekte kendi menfaatlerimizi korumak için de UCM’ye yaptırım uygulanmasını destekleyecek misiniz?” sorusuna Blinken, “Sizinle bu konuda çalışmaktan memnuniyet duyacağım” yanıtını verdi. Blinken’ın bu sözleri, UCM’yi hedef alacak yaptırımlara yeşil ışık olarak yorumlandı.
ABD’nin İlk Yaptırım Hamlesi Değil
UCM’ye taraf olmayan ABD, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde de mahkeme yetkililerini yaptırımlarla hedef almıştı. Trump yönetimi 2020 yılında, UCM’nin Afganistan’da işlenen savaş suçlarına ilişkin soruşturma yürütülmesine onay vermesi üzerine mahkemeyi “ABD’nin ulusal güvenliğini ihlal etmekle” suçlamıştı. ABD, dönemin UCM savcısı Fatou Bensouda’nın da aralarında bulunduğu mahkeme çalışanlarını yaptırımlar kapsamına almış, varlıkları dondurulan UCM yetkililerine seyahat yasağı getirilmişti.
Joe Biden ise başkan seçildikten sonra, Nisan 2021’de bu yaptırımları kaldırdı. Hatta Biden yönetimi, UCM’nin Ukrayna savaşında işlenen suçlar nedeniyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında yakalama emri çıkartmasına da yoğun destek verdi. Ancak Gazze savaşı, denklemi değiştirdi. ABD’nin UCM’yi hedef alan tutumu, uluslararası hukukçuların ve siyasi analistlerin sert tepkisine yol açıyor. Biden, uluslararası yargıya baskı yoluyla müdahale etmekle eleştiriliyor.
UCM’ye Sahip Çıkma Çağrıları
UCM’nin ilk başsavcısı Luis Moreno Ocampo, ABD’nin UCM’ye yönelik baskısıyla ilgili olarak “Bırakın yargı görevini yapsın” diyerek Biden’ın açıklamasını “siyasi” olarak nitelendirdi. Ocampo, UCM Başsavcısı Khan’ın İsrail’e soykırım suçlaması yöneltmediğini ancak Netanyahu ve Gallant’a yöneltilen savaş ve insanlığa karşı işlenmiş suçlarla ilgili suçlamaların “çok ciddi” olduğunu vurguladı.
Uluslararası ilişkiler uzmanları, Çin ve Rusya gibi otoriter devletlerin mevcut gelişmeleri araçsallaştırarak uluslararası sistemin meşruiyetinin daha da tartışmalı hale gelebileceği uyarısını yapıyor.
Netanyahu’nun Tehditleri
Netanyahu’nun UCM başsavcısının yakalama emri talebine tepkisi tartışmalara yol açtı. Netanyahu, suçlamaların asılsız olduğunu iddia ederek başsavcıyı “antisemitizm yangınına benzin dökmekle” suçladı ve “Savcı endişe duymalı” dedi. Bu sözler, uluslararası basında “İsrail’den başsavcıya tehdit” olarak yorumlandı.
Uluslararası Hukukçuların Tepkisi
Dünyanın önde gelen uluslararası hukukçularından Profesör Ben Saul, UCM’nin bağımsızlığını hedef alan siyasi saldırıların “dehşet verici” olduğunu belirtti. Saul, UCM’nin uluslararası adaleti sağlamak için görevini tarafsız bir şekilde yerine getirdiğini vurguladı. BM uzmanları da 10 Mayıs’ta yayımladıkları ortak açıklamayla, ABD ve İsrail’den UCM yetkilileri ve aile fertlerine yapılan misilleme tehditlerine sert tepki göstermişti.
Uluslararası Düzenin Tehlikede Olduğu Uyarıları
Uluslararası ilişkiler uzmanları, ABD’nin UCM’ye yaptırım uygulamasının Çin ve Rusya gibi devletlerin elini güçlendireceği uyarısında bulunuyor. Küresel Kamu Politikaları Enstitüsü Direktörü Thorsten Benner, ABD’nin UCM’ye yaptırım uygulaması halinde Pekin ve Moskova’nın “kurallara dayalı uluslararası düzen” hakkında her zaman iddia ettiklerini doğrular gibi görüneceğini belirtti.
Bir düşünce kuruluşu olan Avrupa Reform Merkezi‘nin kıdemli uzmanı Luigi Scazzieri ise yaptırım kararının ABD’nin uluslararası alandaki itibarına ağır bir darbe indireceği görüşünde. Scazzieri, Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde bunun ABD’de seçmenlerin sandığa gitmemesine yol açabileceğine dikkat çekti.