İsrailli ve Hamaslı liderler hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan tutuklama kararları barış getirmeyecektir, ancak adalete bir şans vermenin zamanı gelmişti. İsrail ve Filistin arasındaki çatışmada, UCM’nin karmaşıklaştıracağı veya baltalayacağı bir barış müzakeresi yoktur. Başka bir deyişle, eğer barış masada değilse adalet barışı baltalayamaz. Açlık çeken Filistin halkı da hesap verebilirliğe erişimden mahrum bırakılmıştı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ne zaman devam eden bir savaşla ilgili soruşturma açsa, kaçınılmaz olarak aşağıdaki sorunun versiyonları sorulacaktır: Hesap verebilirlik arayışı, savaşan tarafları savaşa devam etmekten başka bir teşvike bırakmama riski taşıyor mu?
UCM Savcısı Karim Khan’ın İsrail ve Hamas’ın üst düzey liderleri hakkında tutuklama emri çıkarılmasını talep eden dönüm noktası niteliğindeki kararıyla birlikte aynı soru yeniden sorulmaya başlandı.
Yıllardır, sıklıkla “barışa karşı adalet” olarak adlandırılan tartışmanın temeline inmeye çalıştım. Bu tartışmanın Libya ve Uganda’daki UCM müdahaleleri ile nasıl sonuçlandığı hakkında bir kitap yazdım. Ayrıca Ukrayna, İsrail-Filistin ve başka yerlerde barış-adalet ilişkisi üzerine bulgular yayınladım. Tartışmaya verilen yanıtlar çoğu zaman tartışılmaz gerçeklerden ziyade varsayımlar ve faraziyelerle yönlendirilse de, gerçek şu ki savaşları çözmek ve savaş zamanı zulümleri için hesap verebilirlik sağlamak arasındaki ilişkinin kilidini açmaya yardımcı olan özel bir anahtar yoktur.
Bu sorunun farklı bağlamlarda geçerli tek bir cevabı yoktur. Ancak doğru olan birkaç şey var: UCM barış müzakerelerini zorlaştırabilir. Ancak daha “karmaşık” barış müzakereleri mutlaka “daha kötü” barış müzakereleri anlamına gelmez. Örneğin UCM’nin on yıl süren bir ön inceleme yaptığı Kolombiya’yı ele alalım. Buradaki barış süreci sırasında müzakere edilen hesap verebilirlik süreçleri, hükümet ve isyancı grup Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) tarafından işlenen savaş zamanı zulümlerinin birçoğu için anlamlı bir adalete dönüştü. Dahası, UCM’nin barış müzakerelerini baltalayabilmesi için öncelikle gerçekçi bir barış süreci beklentisinin olması gerekir. Eğer böyle bir müzakere yoksa hesap verebilirlik arayışının bu müzakereleri baltalayacağı iddiası büyük ihtimalle kırmızı bir ringa balığıdır (Kırmızı ringa balığı, dikkatleri önemli bir sorudan uzaklaştırmaya sebep olan bir sahte argüman türüdür-çevirmen) ve zulmün faillerini korumaya yönelik bir argümandır.
İsrail İle Filistin Arasında Baltalanacak Bir Barış Müzakeresi Yok
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmada, UCM’nin karmaşıklaştıracağı veya baltalayacağı bir barış müzakeresi yoktur. Başka bir deyişle, eğer barış masada değilse adalet barışı baltalayamaz.
Rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkes konusunda devam eden müzakerelerin, her iki tarafın liderleri için de talep edildiği ve savaşın İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant için hâlihazırda siyasi olarak varoluşsal göründüğü göz önüne alındığında, UCM yakalama kararlarından etkilenmesi pek olası görünmüyor. Ve eğer yakalama kararları görüşmeleri etkilerse, bu aslında olumlu olabilir. Kudüs İbrani Üniversitesi’nde uluslararası hukuk profesörü olan Yuval Shany, UCM savcısının tutuklama emri başvurusuna yanıt olarak tam da bu noktaya değindi ve “İsrail’in savaşı sona erdirmesi için yeni bir itici güç olabilir, çünkü bu savaş gerçekten de bir çöküş halinde görünüyor” dedi. Bir başka umut da, İsrail bir demokrasi olduğu için, UCM’nin harekete geçmesinin İsrail halkını hükümetlerini devirmeye ve yerine barış ve Filistin devletinin kurulmasını isteyen ve sivilleri aç bırakıp katletmeye bu kadar hevesli olmayan bir hükümet kurmaya teşvik etmesidir.
İsrail Sivillerin Aç Bırakılmasını Normalleştirmiş Olacak.
Ateşkes görüşmeleri veya barış süreci üzerindeki olası sonuçlarının ötesinde, UCM’nin eylemi sahada işleri daha da kötüleştirebilir, siviller için daha tehlikeli ve ölümcül olabilir mi?
İsrail, UCM’nin tutuklama emri çıkarması halinde, Filistin Yönetimi için topladığı vergi gelirlerinin transferini dondurarak Filistinlileri cezalandıracağını söyledi. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve diğerleri daha önce Filistinlileri, UCM’nin İsrailli liderleri hedef alması halinde Filistinli insani yardım kuruluşlarına yapılan yardımların geri çekilmesi gibi sonuçlarla tehdit etmişti.
Ancak bu UCM’nin işi değil. İsrail, tutuklama kararlarından duyduğu hoşnutsuzluğu Filistinli sivillere daha fazla şiddet uygulayarak gidermek zorunda değildir. Eğer İsrail UCM’nin tutuklama kararlarına Gazze’deki Filistinlilere yardımı keserek karşılık vermeyi seçerse, bunun nedeni UCM değil, İsrail hükümetinin misilleme olarak sivillerin aç bırakılmasını normalleştirmesi olacaktır.
İsrail’in müttefiklerinin, Filistinli ve İsrailli vahşet suçu mağdurlarına yönelik zulümleri soruşturan tek güvenilir, tarafsız ve bağımsız mahkeme tarafından yürütülen bir soruşturma için sivilleri cezalandırmasının hiçbir ahlaki, hukuki veya siyasi gerekçesi yoktur. Uluslararası hukuka başvurulmasını destekledikleri için Filistinlilerin cezalandırılması kınanması gereken barış karşıtı bir eylemdir.
UCM eyleminin sahada işleri daha da kötüleştireceğini söyleyenlere şunu sormak gerekir: Neyden daha kötü? Gazze’de 7 Ekim’den bu yana geçen yedi ayda 35.000’den fazla insan öldürüldü. Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in Gazze’de Filistinli sivillere karşı soykırım yaptığına dair makul bir dava olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler Gazze’nin kuzeyinde kıtlık ilan etti. Çocuklar kasıtlı olarak toplu halde aç bırakılıyor. Filistin’deki tüm üniversiteler İsrail güçleri tarafından sistematik olarak tahrip edilmiş ve bu da “okul katliamı” iddialarına yol açmıştır. Hastanelerin ve temiz içme suyu kaynaklarının çoğu tahrip edilmiş ya da zarar görmüştür. Refah’ta bir milyondan fazla insan gerçek bir katliam tehdidiyle karşı karşıya.
Barış Şansını Hesap Verebilirlik Mahvetmiyor
Liste uzayıp gidiyor. Yani, tekrar: UCM işleri nasıl daha da kötüleştirebilir? Son 20 yıl, hesap verebilirlik olmadan bu çatışmanın ne kadar acımasız ve şiddetli olduğunu gösteriyor. Artık rotayı değiştirmenin zamanı gelmiştir. İsrail ve Filistin arasındaki barış şansını mahvedebilecek olanın, gösteriyi yöneten failler değil de hesap verebilirlik olduğunu iddia etmek yanlıştır.
Bu, tutuklama kararlarının barış getireceği anlamına mı geliyor? Tabii ki hayır. UCM barış sağlama işinde değildir. Savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırım için hesap verebilirlik arayışı içindedir. Ancak İsrail hükümetinin destekçilerinin UCM’nin sözde “barış müzakerelerini” baltalayacağı yönündeki, cezasızlık statükosunu desteklemekten başka bir işe yaramayan, kendi kendine hizmet eden iddialarına dikkat edin.
Açlık çeken Filistin halkı da hesap verebilirliğe erişimden mahrum bırakılmıştır. Barış sağlanamayabilir ama adalete bir şans vermenin zamanı geldi de geçiyor bile.
* Mark Kersten, Wayamo Vakfı’nda Danışman ve Fraser Valley Üniversitesi Ceza Adaleti ve Kriminoloji Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak görev yapmaktadır.