Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentiyev’in Türkiye’yi Suriye’de “işgalci ülke” olarak nitelemesi, Ankara’nın bölgede karşılaştığı zorlukların arttığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu açıklama, hem Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı hem de Erdoğan hükümetinin bölgede izlediği politikanın uluslararası arenada nasıl algılandığı konusunda önemli bir dönüm noktası olabilir.
Rusya ve Türkiye: Zorlu Bir Ortaklık
Türkiye’nin Suriye’deki operasyonlarına destek arayışı, 2022 Ağustos’unda Soçi’de Erdoğan ve Putin arasında yapılan görüşmede önemli bir gündem maddesiydi. Putin, Kürtlere yönelik bir operasyon için Erdoğan’a Esad ile görüşmesini önermiş ve bu öneri, Türkiye ile Suriye arasında “normalleşme” tartışmalarını başlatmıştı. Ancak Suriye tarafı, Türkiye’nin askeri varlığını sona erdirmesini ve cihatçı gruplara desteği kesmesini şart koşarak bu süreci zora soktu.
Erdoğan hükümetinin, Putin’in Esad’a bu konuda baskı yapacağına dair beklentisi karşılıksız kalmış görünüyor. Lavrentiyev’in son açıklaması da bu konuda Moskova’nın net tavrını ortaya koyuyor:
“Türkiye, Suriye’de işgalci gibi davranıyor ve bu durum, Şam yönetiminin Ankara ile diyaloğa girmesini zorlaştırıyor.”
İdlib ve HTŞ Sorunu
Lavrentiyev’in bir diğer önemli iddiası, İdlib’deki Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ile Ukrayna istihbaratı arasında iş birliği olduğuna dair oldu. Bu, hem Rusya’nın hem de Şam yönetiminin Türkiye’nin İdlib’deki askeri varlığına bakışını daha da sertleştirebilir. İddialar, HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani ile Ukrayna istihbaratının Rusya’yı Suriye’de çatışmalara çekmek için temas halinde olduğu yönünde. Bu durum, Türkiye’nin İdlib’deki rolünün daha fazla tartışılmasına yol açabilir.
ABD, İsrail ve Bölgesel Dengeler
ABD’nin bölgedeki politikası, özellikle Trump döneminde, İsrail’in gücünü artırma ve İran’ın etkisini sınırlandırma hedefleriyle şekillenmişti. Trump’ın başkanlık dönemi boyunca uyguladığı “İbrahim Anlaşmaları” gibi politikalar, İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki iş birliğini artırdı. Biden döneminde de devam eden bu politikalar, Türkiye’yi bölgesel dengelerde ikincil bir aktör pozisyonuna düşürme riski taşıyor.
İsrail’in Kürtlerle kurduğu ilişkiler de bu bağlamda dikkat çekici. İsrail’in yeni dışişleri bakanı Gideon Saar’ın Kürtleri “doğal müttefik” olarak tanımlaması, Türkiye’nin bölgedeki politikalarını daha da karmaşık hale getiren bir diğer unsur. İsrail, Kürtlerle olan ilişkisini hem İran’ın etkisini sınırlandırmak hem de Türkiye’yi uluslararası arenada zorlamak için kullanıyor.
Türkiye’nin Çıkmazı
Tüm bu gelişmeler, Erdoğan hükümetinin hem içeride hem de dışarıda daha zor bir pozisyonda olduğunu gösteriyor. Özellikle Lavrentiyev’in açıklamaları, Türkiye’nin Suriye politikasının giderek daha fazla sorgulanacağını ve uluslararası arenada baskının artacağını ortaya koyuyor.
Çözüm Önerileri
Türkiye’nin bu karmaşık durumu aşması için şu adımları atması gerekiyor:
- Suriye’den Asker Çekmek: Türkiye’nin Suriye’deki varlığı uluslararası arenada işgal olarak görülmeye devam ettiği sürece, bölgesel ve küresel desteği kazanması zorlaşacaktır.
- Cihatçı Gruplara Verilen Desteğin Kesilmesi: Özellikle İdlib gibi bölgelerde Türkiye’nin HTŞ gibi gruplarla ilişkilendiriliyor olması, Rusya ve Şam tarafından büyük bir sorun olarak görülüyor.
- Kürt Sorununda Demokratik Çözüm: Kürt meselesine eşit haklar temelinde barışçıl bir çözüm, Türkiye’nin iç politikadaki istikrarını sağlamakla kalmayacak, uluslararası arenada elini güçlendirecektir.
Bugün Türkiye’nin bölgesel ve küresel arenadaki çıkarlarını koruması için gerçekçi ve barışçıl adımlar atması şart. Savaş ve çatışma politikaları, uzun vadede hem ekonomik hem de siyasi olarak daha büyük sorunlara yol açabilir.