TTB Başkanı Dr. Alpay Azap, Yenidoğan Çetesi’nin ortaya çıkmasından sonra başlayan tartışmaları değerlendirdi. Azap, “Sağlıkta dönüşüm hem sağlığı hem insanı çürüttü” dedi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Profesörü ve TTB Başkanı Dr. Alpay Azap, “Yaşanan olay sağlıkta dönüşümün bir sonucudur. Ama bir yandan da sağlıkta dönüşüm ile piyasalaşan sağlık sisteminin de çürüdüğünün göstergesidir. Burada sadece sistemin çürümediğini insanın da ne denli çürüdüğünü gördük. Paranın girdiği her şey bozulur ama sağlık daha fazla bozulur. Bu yüzden sağlık hizmetlerinin kamu tarafından verilmesini talep ediyoruz” dedi.
“ Bu Tablo Sağlığın Ticarileştirilmesi, Piyasalaşması Ve Piyasa Kurallarına Terk Edilmesidir “
Azap, para ile sağlık terimlerinin yan yana gelemeyeceğini, yaşanan tablonun Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın net sonucu olduğunu ifade etti.
“Kesin olarak bu tablo sağlığın ticarileştirilmesi, piyasalaşması ve piyasa kurallarına terk edilmesidir. Her zaman ifade ettiğimiz, hastaneleri işletme; (özel hastaneler bu arada zaten birer işletme ama kamu hastanelerinde uygulanan performans sistemi ile kamuda çalışan hekimlerin de ne kadar kazanacağının tartışıldığı), kamu hastanelerinin birer işletmeye dönüştürüldüğü bir mantığın sonucu bu yaşananlar.”
“Sağlıkta İşin İçinde Paranın, Para Tartışmalarının Yer Almaması Gerekiyor.”
Sağlığın sıradan bir sektör olmadığını ifade eden Dr. Azap, “Bilgi önemli. Bir çocuğun yoğun bakımda kalması gerçekten gerekli mi yoksa gerekli değil mi bunu anlayabilmek kolay değil. Bunu, hastayı takip eden hekimin dışında değerlendirilmesi dahi doğru olmaz. Sağlık böyle bir alan… Şimdi şunu zaten biliyoruz; hekimler ciddi para cezaları ile karşılaşmamak, malpraktisten kaçmak için defansif tıp yapıyorlar; bir gün daha yoğun bakımda kalsın ve başıma bir şey gelmesin düşüncesinden kaynaklanıyor bu. Ama burada durum başka. Sağlıkta işin içinde paranın, para tartışmalarının yer almaması gerekiyor. Böyle bir tartışmanın sağlık sisteminin işlediği hiçbir kademede hekimlerle hastalar ya da hekimlerle sağlık kuruluşları arasında yer bulmaması gerekiyor. Böyle olmaması gerekiyor ki; gerçekten verilen kararların tıp gerektirdiği için, bilim öyle gerektirdiği için bu kararlar alınmış olsun. Aksi yönde güven ilişkisi kalmıyor. Güven ilişkisi sağlıkta en önemli unsurdur; hekimin hekime, hastanın hekime ve hekimin sisteme güveni gerekir. Maalesef bu sistemde hekimler de sisteme güvenmiyor” dedi.
“Tıbbın Doğrularında Kararlar Alındığında Bu Tartışmaları Görmeyeceğiz “
Sağlık hizmetlerinin tamamının kamu tarafından verilmesinin gerektiğini ifade eden TTB Başkanı, “Bu yaşanan durum bir yandan da sağlıkta dönüşüm programı ile çöken ve iflas eden sağlık sistemimizin bir göstergesi olduğu gibi sadece çürüyenin sistem değil, insanı da çürüten bir yanının olduğunu söylemek gerek. Denetim de eksik olunca nelerin yaşandığını görmüş oluyoruz. Ayrıca bu sistemde denetlemenin kendisi de çok zor. Niçin konseyler yapıyoruz? Görüşleri dinliyoruz, ameliyat olsun mu olmasın mı? Bu ameliyatlar nasıl, hangi şekil yapılsın gibi uzayan tartışmalarımız oluyor. Neden? Çünkü tıbbın doğrularında karar vermek istiyoruz. Tıbbın doğrularında kararlar alındığında bu tartışmaları görmeyeceğiz” dedi.
İstanbul Tabip Odası: Sorunlardan Biri De Denetim
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu da yaptığı açıklamada “Devletin sağlık sistemi şöyle; bir yandan prim toplanıyor diğer yandan katkı, katılım payı, fark ücreti adı altında vatandaştan para alınıyor. Vatandaşlar ise sağlık hizmetini kamu veya özel hastanelerden satın alıyor. SGK ise satın alınan bu hizmete ister kamu ister özel hastane olsun hepsine bir ödeme yapıyor. Tabii ayrıca özelden sağlık hizmeti alana vatandaş yine fark ücreti adı altında bir ödeme yapıyor. Yoğun bakımlarda bu fark ücreti ‘alınmıyor’. Ve SGK yoğun bakım yataklarına görece daha yüksek bir fark ücreti ödüyor. Burada kamu ile özel arasındaki farkı biz açıkça görüyoruz” dedi.
Evrensel gazetesinin haberine göre Kapitalizme sunulan vahşi ortamda özel hastanelerin daha az sorun çıkaran hastaları kabul ettiğini, maliyetleri azalttığını, az personelle çalıştığını söyleyen Küçükosmanoğlu “Bunlar görünür şeyler. ‘paran kadar sağlık’ dediğimiz sorunun kendisi bu bir yandan. Parasını ödeyen kentin merkezinde sağlığa kavuşuyor öte yandan kamu hastanelerinde poliklinik kuyrukları yaşanıyor. Ya da kentin bir ucuna yoğun bakımda yatak olduğu için gitmek zorunda kalıyor hastalar. Söz konusu olayda da görünen başka bir sorun; denetim” vurgusu yaptı.
Adam Kayırma Tehdit Sağlık Alanında Da Var
Küçükosmanoğlu “Toplumda var olan adam kayırma, savcının tehdit edilmesi meselesi vs. her yere sirayet eden sorunların sağlık alanında da var olduğunu görüyoruz” dedi.
Tabip odalarına düşen görevlere de dikkat çeken Küçükosmanoğlu “Mesleki uygulamasını doğru yapmayan kişiler hakkında da inceleme başlatıyoruz. Bu olaya adı karışanlar hakkında da inceleme başlattık. Ama burada başka önemli nokta da şu; olaya adı karışan hastanelerin bir kısmının adı duyulmuş bir kısmının ise az duyulmuş. Bu şirketlerin bir kısmı şahıs şirketi olabilir. Çünkü özel hastanelerde çalışan kişilere şirket kurdurarak hizmet alınıyor. Bu zorunlu bir uygulama. Ve hekimler sanki o hastanenin çalışanı değil de şirketin çalışanıymış gibi görünüyorlar. Bu sağlıkta sorun olarak gördüğümüz önemli bir sorun. Bu hem sağlık hem de maliye bakanlıklarının bilgisinde olan uygulamalar. Bu durum sağlığın bir meta olarak alınıp satılması durumunda da devam edecek sorunlardır. Sağlığın kamu hizmeti olarak, genel bütçeden karşılanması ile bu olumsuzlar azaltılacaktır” görüşünü paylaştı.