Bağımsız Maden İş sendikasına üye oldukları için işten çıkarılan Fernas maden işçileri, hakları için Soma’dan Ankara’ya bir yürüyüş başlattı. Bu yürüyüş, yalnızca maden işçilerinin değil, tüm işçi sınıfının hak mücadelesinin bir sembolü haline geldi.
Türkiye’de işçi hakları mücadelesi, madencilerin direnişiyle bir kez daha gündeme geldi. Bağımsız Maden İş sendikasına üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan Fernas maden işçileri, Soma’dan Ankara’ya doğru bir yürüyüş başlattı. Hak arayışlarının 33. gününde yürüyüşe geçen madenciler, bu eylemin sadece kendi davaları değil, tüm işçi sınıfının hak mücadelesi olduğunu vurguladılar.
“Fernas’ta çalışan 450 madencinin değil, tüm işçi sınıfının yürüyüşüdür.”
Bağımsız Maden İş Genel Başkanı Gökay Çakır, yaptığı açıklamada, bu yürüyüşün Fernas’ta çalışan 450 madencinin ötesinde, tüm işçilerin sesi olduğuna dikkat çekti. İşçilerin yalnızca kendi hakları için değil, tüm sınıfın kolektif hakları için yürüdüğünü ifade eden Çakır, mücadelenin patronlara boyun eğmeyeceğini ve kazanılmadan geri dönülmeyeceğini söyledi.
Fernas örneğinde de görüldüğü gibi, işçiler örgütlendiklerinde ve dayanışma içinde hareket ettiklerinde güç kazanıyorlar. Ancak, karşılarında yalnızca işverenleri değil, sendika adı altında faaliyet gösteren ve patronlara göz yuman yapılar da bulunuyor. Çakır, bu “sarı sendikaların” işçilerin haklarını savunmadığını, aksine patronların çıkarlarına hizmet ettiklerini belirtti. Soma’daki durum, bu işleyişin tipik bir örneği: Binlerce işçi, bir avuç patronun çıkarları için adeta köleleştirilmeye çalışılıyor. Ancak işçilerin hakları teslim edilene kadar süren bu direniş, mevcut sisteme karşı güçlü bir karşı duruşu temsil ediyor.
Bu yürüyüş, hakları için örgütlenen ve sesini yükselten işçilerin verdiği mücadelenin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. İşçiler, yalnızca bireysel olarak değil, kolektif bir sınıf bilinciyle hareket ettiklerinde taleplerini daha güçlü bir şekilde dile getirebiliyor. Soma’dan başlayan bu yolculuk, yalnızca bir coğrafi hareket değil; aynı zamanda ekonomik ve toplumsal adalet talebinin bir ifadesidir.