Filistinliler Evlerini ve Kalplerini Lübnanlı Mültecilere Açıyor
Sema Ebu Şarar- The Palestine Chronicle-30-Eylül-2024
Bir milyondan fazla Lübnanlı, İsrail’in kentlerine yönelik eşi benzeri görülmemiş ve ayrım gözetmeyen saldırıları nedeniyle Lübnan’ın güneyindeki, Bekaa Vadisi’ndeki ve Beyrut’un güney bölgesindeki evlerini terk etti.
Göz açıp kapayıncaya kadar, bir milyondan fazla insan kelimenin tam anlamıyla her şeyini kaybetti ve küçük başkentin ve daha güvenli olduğuna inandıkları diğer Lübnan şehirlerinin sokaklarında yerinden edilmiş şekilde yatıp kalkıyor. Daha şanslı olanlar, Lübnan hükümeti tarafından yerinden edilen insanları geçici olarak ağırlamak üzere açılan okullarda ya da diğer kamusal alanlarda kendilerine bir köşe bulabildiler.
Lübnanlıların yanı sıra çok sayıda Suriyeli ve Filistinli de yerinden edildi. Bunların birçoğu zaten sıkışık olan Filistin kamplarına sığındı. Buna güneydeki Sur’da bulunan Rashidieh gibi mülteci kampları da dâhildi.
‘Güvenli Bir Yer’
Fotoğrafçı Rania Saadallah kampın sakinlerinden biri. Başta Lübnanlılar ve Raşidiye’de aileleri olan Filistinliler olmak üzere pek çok ailenin kampa göçü hakkında konuştu.
Saadallah’a göre Raşidiye’ye gelenlerin çoğu iki nedenle gelmiş; birincisi güneydeki köy ve kasabalarına yakın kalmak için, ikincisi ise başka bir yere gidecek maddi imkânları olmadığı için.
Bazouriye’den bir aile tanıyorum; 14 kişiden oluşuyorlar, yedi kişilik bir aile, kamp içinde yer kiralayacak maddi imkânları olmadığı için gelip akrabalarının yanında kalıyorlar” dedi.
Filistinli fotoğrafçı bize güneydeki Lübnan köylerinde yaşayan Filistinlilerin de 2006’daki savaşta olduğu gibi kampa sığındıklarını söyledi. “Kampı güvenli bir yer olarak görüyorlar ve köylerine yakın ama en önemlisi köylerdeki insanlarla kamptaki mülteciler arasında bir yakınlık var” dedi.
Her iki halkı birbirine bağlayan bu aşinalık ve yakınlık yadsınamaz ve son olaylar da bunun kanıtı.
Kardeşlik
Ain Al-Hilweh kampının gençleri, arabalarında mahsur kalanlara su ve atıştırmalıklar dağıtarak yerinden edilmiş Lübnanlıları karşılamak için sokaklara ilk koşanlar arasındaydı.
El-Ahmad, yaptığı açıklamada, bazı kişilerin Beyrut’taki Mar Elias kampına akraba ve tanıdıklarının yanında kalmak için geldiğini ancak kampın çok küçük olması nedeniyle sınırlı sayıda insanın geldiğini söyledi.
“Gazze’ye yönelik soykırımın başlangıcında kurduğumuz ve kampın Halk Komitesi’nin gözetiminde olan acil durum komitesini yeniden aktif hale getirdik” dedi.
Yerlerinden edilmiş insanlara yardım eli uzatma konusundaki heves çok belirgindi.
Beddawi kampının gençleri, Güney Lübnan, Bekaa ve İsrail’in saldırısından etkilenen diğer bölgelerden gelen yerinden edilmiş Lübnanlı nüfus için battaniye, yatak ve yastık gibi ayni bağışlar toplamak üzere bir kampanya başlattı.
Çoğu durumda, tüm bu bir araya gelenlerin çalışmaları, göç dalgasının başlangıcında Lübnan hükümetinin yokluğunda kampların çevresindeki okullara kadar uzandı.
Lübnanlı bir adam, oğlunun tedavisi için kendisinden para almayı reddettiği için Mar Elias kampındaki bir kliniği de denetleyen el-Ahmad’a “Filistin ve halkı anavatanlarına dönene kadar bize emanet” dedi.
Filistinliler ve Lübnanlılar arasındaki bu kardeşlik duyguları, ortak tarih ve her ikisinin de Filistin davası için yaptığı birçok fedakârlık göz önüne alındığında çok derinlere iniyor.
Acil Durum Planı
Lübnan’ın kuzeyindeki Naher El-Bared kampında yaşayan sosyal aktivist Nazira Mohammed al-Haj /Nazire Muhammed el-Hac da bu dayanışma duygularını doğruluyor. “Bir arkadaşım var, kampta mobilyalı eşyalı dairesi var. Bunlardan ikisini yerinden edilmiş Lübnanlı ailelere sundu ve onlara yiyecek de sağladı” dedi.
Acil durum planının bir parçası olarak UNRWA ülke genelinde yerinden edilmiş insanlar için birkaç okul açtı ve ihtiyaç olması halinde başka okullar da açacağını söyledi. Bunlardan ikisi Naher El-Bared kampında.
BM ajansı, Filistinli mültecilere öncelik vermekle birlikte, “kaynakların mevcudiyetine” bağlı olarak diğer milletlerden yerinden edilmiş kişileri de kabul ettiğini açıkladı.
Ancak El Hac, Naher el Bared’e gelenlerin çoğunun kamptaki mültecilerin yanında kaldığını söyledi.
“Bazı insanlar eşyalı evlerini yerinden edilmiş Lübnanlılara ücretsiz olarak verdi,” diye açıkladı.
El-Hac, yerinden edilen Lübnanlılarla dayanışmanın bu kadar yoğun olmasını, 2007 yılında Lübnan ordusu ile Fetih El-İslam grubu arasında çatışmalar çıktığında Naher el Bared’deki mültecilerin de benzer bir yerinden edilme yaşamış olmaların bağlıyor.
Benzer Kader
Komşu Beddawi kampında da manzara farklı değil. Kamptaki mülteciler Filistinli örgütlerle birlikte yerinden edilmiş Lübnanlılar için bir kaya oluşturdu.
Sosyal aktivist Dalal Sharour/Delal Şarur, kamptaki Filistin Kültür Kulübü tarafından başlatılan ve yerinden edilmiş tüm Filistinliler ve Lübnanlılar için bir ‘istasyon’ kurdukları girişim hakkında konuştu.
İstasyon insanlara kalacak yer sağladı, bağışları kabul etti ve temel yardımda bulundu.
“Beddawi kampındaki gençler çok aktif. Büyük bir kamyonetle kampın sokaklarında dolaşarak büyük ölçüde WhatsApp grupları aracılığıyla toplanan bağışları toplayıp buraya getirdiler,” diyor Sharour.
Şarur, “Acil durum biriminde, çabaların koordine edilmesi ve sunulan hizmetlerin tekrarlanmaması için her kuruluştan temsilciler bulunacak” dedi.
Lübnan’ın kuzeyinde iki kampın bulunduğu Trablus’a kaç Filistinli ve Lübnanlının gittiğine dair resmi rakamlar henüz yok. Bildiğimiz tek şey güneyden, Bekaa’dan ve Beyrut’tan insanların Trablus’a yöneldiği çünkü şu anda Trablus’un diğer bölgelere göre daha güvenli olduğu düşünülüyor.
Araştırmacı ve mülteci çalışmaları danışmanı Jaber Suleiman/Cabir Süleyman, verdiği demeçte, Filistinli mültecilerin yerlerinden edilmiş Lübnanlılara karşı gösterdikleri büyük dayanışmanın beklenen bir şey olduğunu ve Filistinli mültecilere yabancı olmadığını söyledi.
Süleyman ayrıca bu destek ve dayanışmayı, Lübnan’daki Filistinlilerin Gazze ve Filistin davası uğruna katlandıkları fedakârlıklardan dolayı Lübnanlılara duydukları derin minnettarlığa bağlıyor.
“Eğer yapabilselerdi, yaptıkları her şey için bir şükran işareti olarak onları gözlerine ve kalplerine yerleştirirlerdi” dedi.
Süleyman’a göre bu, Filistinlilerin yerinden edilmiş Lübnanlıları kamplarına ilk kabul edişleri değil. 2006’da birçok kişi, kendilerini birçok temel haktan mahrum bırakan bir ülkede karşılaştıkları zorluklara rağmen Ayn el-Helve kampına sığınmıştı