Dudullu organize sanayi bölgesinde çalışan tekstil işçileri tüm yoksul ve sanayileşme sürecindeki ülkeler gibi son derece kötü koşullarda çalışıyorlar. Terhane adı verilen ve genel olarak “sweet shop” adı verilen çoklukla fason yani bir başka firmanın alt üretim birimi olarak onun adına üretim yapan atölyelerde çalışan kadınlar işi koşullarının insanlık dışılığından, ustabaşıların baskısından, güvencesiz şekilde adeta patronun iki dudağı arasında çalışmaktan şikâyetçiler. Evrensel Gazetesinden Hilal Tok’a konuşan kadınlar “ artık bıçak kemiğe dayandı diyor.
7 Saati Bedava Uzun Çalışma Süresi
İlk olarak 4 yıl önce işe başlayan bir kadın işçi söze başlıyor. İşi olsun da ne olursa olsun, çocukları aç kalmasın diye burada çalışmaya başladığını anlatıyor. “Kapalı bir iş hanını içinde kimseyi görmeden, sadece birbirimizi görerek çalışıyoruz” diyor. Çay molaları ve yemek arasının onların “lüksü” olduğunu söyleyen kadın işçi iş yerinde kadınlar üzerinde kurulan baskıdan bahsediyor: “İş yerinde üç kişi bir araya gelip konuşamıyorsun. Kamera ile izleniyorsun, ustabaşılar tepende dikiliyor.”
Günde 14 saate varan çalışma saati boyunca makine sesleri ile çalışmanın işitme ve görme yetilerini azalttığını söyleyen kadın işçi, “En iyi usta bile 30-35 bin lira ücret alamıyor. Asgari ücretin biraz üstünde bir ücrete talim ediyoruz” diyor. Hijyenik bir ortam olmadığını söyleyerek kadınların yaşadığı rahatsızlıklara değiniyor, “Kullandığımız tuvaletlerden dolayı sistit, idrar yolu enfeksiyonu gibi rahatsızlıklara maruz kalıyoruz.”
Ek zam ve ücretlerin artırılmasını istediklerinde oyalandıklarını ve işten atmalarla tehdit edildiklerini söyleyen kadın işçi sürekli üretimi artırmaya çalıştıklarını ve kendilerine “hipodromda koşan at” muamelesi yapıldığını söylüyor. Üretimi artırmaya yönelik hamlelerin de primlerle ve “mükâfatlarla” ödüllendirileceği söylenerek işçilerin birbirlerine düşürüldüğünü anlatan kadın işçi, “O kaliteli gömlekleri biz üretiyoruz ama emeğimiz alın terimiz hiçe sayılıyor. Kadın işçinin hiç değeri yok. Buna karşı işçi birleşmez, ses çıkarmazsa hayat zindan olur bize. Şimdi ses çıkarmak için çabamız var” diyor.
Hep Ezilmek Hor Görülmek İçin Geldik Dünyaya
6 yıldır bu iş yerinde, 4 yıldır da iş yerine ait olan Dudullu Altınşehir Mahallesi’ndeki merdiven altı tekstil atölyesinde çalışan kadın işçi ise söze gözleri dolarak başlıyor: “Hep ezilmek, hor görülmek ve acı çekmek için dünyaya geldik gibi hissediyorum. 22 bin lira alıyorum, 19 bin lira kira veriyorum. Üniversiteyi kazanan kızımı gönderemiyorum. Çalışıp bizim gibi eve yardım etmek istiyor. Bu ne kadar acı!”
Ücretlere zam yok ama 16 saat çalışma var diyen kadın işçi, “Biz üretiyoruz; onlar milyarları kazanıyorlar. Bizim ücretlerimiz ise bir ev kirası etmiyor” diyor. Atölyede işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını dile getirirken “Denetleme yok. Boyahane bölümünde çalışan arkadaşlarımız astım başta olmak üzere akciğer rahatsızlıkları yaşıyor. Sağlığımız bozuluyor, onlar sürekli ‘Bu malları, gömlekleri yetiştirin’ diyorlar. Biz hak aramazsak bize yük hayvanı muamelesi yapmaya devam ederler. Birlik olmak ve ses çıkarmak, başkaldırmak lazım. Yoksa sırtımıza semer vururlar” ifadelerini kullanıyor.
Onur Kırıcı Muamelenin Haddi Hesabı Yok
İş merkezi girişinde çay molasında görüştüğümüz kadın işçi ise çalışma koşullarının onları sersemlettiğini söyleyerek başlıyor söze. Açlık sınırının 22 bin lirayı bulduğunu hatırlatan kadın işçi, “20 bin liranın biraz üzerinde bir ücret alıyorum. Temmuz da zam yok. Ara zam yok. Yılbaşını bekle… O zaman da hükümet ücret artışı yapmayın, mali dengeyi bozmayın dese biz daha yoksul olacağız.” Birçok işçi kadının askıda ekmek, yiyecek veren marketleri aşındırdığını söyleyen kadın işçi, fabrikada verilen berbat yemekleri dahi saklayıp eve götürdüklerini anlatıyor. Duydukları hakaretlerin, yaşadıkları mobbingin haddi hesabı olmadığını da ekleyen kadın işçi yaşadıklarının sorumlusu olarak iktidarı işaret ediyor: “Hep bu AKP iktidarı yaptı tüm bunları. Bu hükümet ve OSB patronları kadar işçi düşmanı kimse yok” diyerek işçilerin mücadele etmesi gerektiğini vurguluyor.
Yemeklerden Gastrit, Ülser Oldum
14 yıldır tekstil sektöründe çalışmış bir başka kadın işçi ise çeyizi için bu firmada işe girdiğini söylüyor. Kadın işçi kötü çalışma koşullarına vurgu yaparak “38 yaşındayım ama 45 yaşında gibiyim. Bize verilen yemeklerden gasrit, ülser oldum. Mide ameliyatı geçirdim. Hamileyken ütüde, overlokta, makinada çalıştım. Bebeğimi düşürdüm, üç gün sonra beni işe çağırdılar. Bu kadar bir vicdansızlık var bu sektörde” ifadelerini kullanıyor. “Zam yapma, asgari ücreti artırma ama sırtımıza sürekli vergi yükle. Hani İMF’den çıkmıştık, bu ne yalan?” diyen kadın işçi topu sendikalara atıyor: “Artık sendikacı da işçi konfederasyonları da aklını başına almalı. Milyonlarca çalışan işçinin, emeklinin hatta çiftçi ve esnafın vebali onların sırtındadır. ‘Ben iş bırakıyorum, greve gideceğim. Asgari ücreti arttır, yoksulluk sınırına çek ücretleri’ de, bak nasıl oluyor o zaman.”