“Bir tane ağaç kesebilen varsa o gün hocam selamımı iletecek” demişti Reşit Kibar. Ancak rant hırsıyla gözleri kararanlar, Artvin Cankurtaran’da ağaç katliamı için geldiklerinde, karşılarında onları durdurmaya çalışan köylüleri buldular.
Köylülerin direnişi karşısında silah çekenler, Reşit Kibar’ı yaraladı, Kibar, kaldırıldığı hastanede ne yazık ki hayatını kaybetti. Cankurtaran’daki ağaç kesimi geçici olarak durdurulsa da, ülke genelinde yüzbinlerce ağacı hedef alan rant projeleri hız kesmeden devam ediyor.
Her orman yangınının ardından “Bu sefer hangi otel ya da madencilik projesi yapılacak?” diye düşünmemiz tesadüf değil. Orman yangınlarıyla kaybettiğimiz alanlara yenileri eklenirken, “turizm”, “madencilik” ve “enerji projeleri” bahanesiyle çok daha geniş alanlar yok ediliyor.
Bir metrekare orman alanını bile kaybetmemek için duyarlı olmak zorundayız; çünkü ağaçlar, toprak ve suyun endüstriyel yağması bugün sistematik bir saldırıya dönüştü.
Kapitalizm Ormanları Yutuyor: Toprağın Yağması, Havanın Zehirlenmesi
Kapitalizm, gözünü doğanın altındaki ve üstündeki kaynaklara dikmiş durumda. Ülkenin dört bir yanında orman alanları otel, maden, taş ocağı, enerji projeleri ve yeni yollar için yok ediliyor. Fabrikaların bacalarından çıkan gazlarla hava kirletilirken, nehirler ve göller atıklarla dolduruluyor.
Betonlaşma ve devasa yapılar, kentleri giderek daha boğucu hale getiriyor. En yıkıcı teknolojiler, silahlar ve bombalar ise bu “kalkınma” çılgınlığının yalnızca bir başka yüzü.
Orman yangınlarını söndürmek önemli, ancak en önemlisi yangınları önlemek için gerekli önlemleri almaktır. Ancak ne yazık ki Orman Genel Müdürlüğü’nün, yangınları önlemek yerine adeta teşvik eden uygulamalarına her gün tanık oluyoruz. Verilere göre 1923 ile 2002 arasında yalnızca 1186 maden ruhsatı verilirken, 2008 ile 2023 arasında tam 386 bin maden ruhsatı verilmiş. Bu artış, kapitalist yağmanın geldiği noktayı çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor.
Ormanlarımızı Kaybettikçe Yaşamı Kaybediyoruz
2004’ten 2022’ye kadar yapılan tahsislerle ormancılık dışı kullanımlara tahsis edilen alan 811 bin hektarı buldu. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) onayı alan enerji projelerinin %72,7’si ve madencilik projelerinin %64,6’sı doğrudan orman alanlarına yayıldı.
Enerji ve madencilik projeleri, ormanların yaklaşık %33,5’ini oluşturan devasa alanlara yayılmış durumda. Her yıl, yangınlarda kaybettiğimiz orman alanlarının 4 katı büyüklüğünde orman, enerji santrali, maden sahası, havaalanı, yol veya otel inşaatına tahsis ediliyor. Bu alanların ormana geri dönmesi imkansız; tam aksine, yangınların artmasına sebep oluyorlar.
Doğanın Yağmasına Karşı Direniş Her Yerde Büyüyor: Akbelen, Kazdağları, Cankurtaran…
Artık halk, kendi doğasını, suyunu ve toprağını savunmak için bir araya geliyor. Yıllardır süren mücadele sonucunda Alamos Madencilik Kazdağları’nı terk etmek zorunda kaldı. Ancak Cengiz Holding ve diğerleri, yağmadan vazgeçmiyor; ülkede milyonlarca ağacın kesileceği yeni projelere hız kesmeden devam ediyor.
Geçtiğimiz 9 Kasım’da ülkenin dört bir yanından gelen çevre örgütleri, meslek örgütleri, siyasi partiler bir araya gelerek “Yağmaya hayır!” dedi. Aynı gün Hopa’da Reşit Kibar’ı anma nöbeti düzenlemek isteyenler, güvenlik güçlerinin müdahalesine rağmen kararlı duruşlarıyla yürüyüşlerini ve basın açıklamalarını gerçekleştirdi.
Bu mücadele, doğayı ve yaşamı savunmak için her geçen gün güçlenerek devam edecek.
Ormanları, dereleri, dağları savunmak için toprağa sahip çıkan direnişçiler, bize yaşamın değerini ve doğayı korumanın önemini tekrar tekrar hatırlatıyor: “Dereler Metin Hoca, Ağaçlar Reşit Olacak.”