Eğitim sistemi, bir toplumun aynasıdır. Ancak Türkiye’de bu ayna, derin çatlaklarla dolu. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Eğitim-Sen ve Eğitim-İş’in düzenlediği “Eğitim Hakkı Sorunu Olarak Maarif Modeli ve Öğretmenlik Meslek Kanunu” başlıklı etkinlikte, eğitim sisteminin çarpıklıkları ve çözüm yolları masaya yatırıldı. Akademisyenlerin ve öğrencilerin katıldığı bu toplantı, yalnızca bir eleştiri platformu değil, aynı zamanda sistemin ideolojik ve ekonomik dayatmalarını sorgulayan bir direniş alanıydı.
Eğitimin Finansal Kısıtları: Çocuklarımızın Geleceğini Kim Ödünç Alıyor?
Prof. Dr. Erhan Erkut’un konuşması, Türkiye’nin eğitim harcamalarına ilişkin bir utanç belgesini önümüze koydu. Türkiye, Gayrisafi Milli Hasılası’nın yalnızca %2.6’sını eğitime ayırırken, Almanya gibi ülkelerde bu oran %5’e çıkıyor. Bu, yalnızca sınıfların fiziki koşullarını değil, öğrencilerin eşit eğitim hakkını da gasp eden bir durum.
Eğitimdeki finansal kısıtlamalar, sınıfsal eşitsizlikleri artırıyor. Özel okulların yaygınlaşması, kamusal eğitimi bir kenara iterken kalite sorunlarını da derinleştiriyor. Özelleştirmenin yalnızca ekonomik değil, ideolojik bir araç olduğu da bu bağlamda unutulmamalıdır. Özel okulların rekabet yerine eşitsizlik ürettiği bir düzende, atama bekleyen öğretmenler asgari ücretle çalıştırılmaya mahkûm ediliyor. Bu mudur piyasa mantığının eğitime sunduğu katkı?
Maarif Modeli: Eğitimde İdeolojik Dayatma mı?
Türkiye’nin eğitim politikaları, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda derin ideolojik bir dönüşümden geçiyor. “Maarif Modeli” adı altında sunulan sistem, eğitimi bilimden ve özgür düşünceden uzaklaştırarak dogmatik bir yapı haline getiriyor. Okul öncesi eğitimin yetersizliği, yalnızca pedagojik bir eksiklik değil, aynı zamanda çocukların sorgulama yeteneğini erken yaşta bastırma politikasıdır.
Prof. Dr. Erkut’un “Köy okulları kapatılırken, köydeki imam neden yerinde kalıyor?” sorusu, eğitimin kimler için ve hangi amaçlarla şekillendirildiğini açıkça ortaya koyuyor. Eğitim sisteminin köyden metropole, bireyden topluma kadar geniş bir ideolojik formasyona hizmet ettiği bir gerçek.
Öğretmenlik Meslek Kanunu: Mesleki Özgürlüğe Bir Darbe Daha
Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik mesleğini değersizleştirmenin kurumsal bir aracı haline gelmiş durumda. Sözleşmeli öğretmenlik ve düşük maaş politikaları, yalnızca öğretmenlerin ekonomik durumunu değil, eğitim kalitesini de doğrudan etkiliyor. Genç öğretmenlerin mesleğe geçiş süreci uzatılırken, motivasyonları düşürülüyor ve meslek örgütlerinin sürece dahil edilmemesi, çözümün değil sorunların parçası oluyor.
Bu yasa, öğretmenlik mesleğini yalnızca bir iş olarak gören bir anlayışın ürünü. Oysa öğretmenlik, toplumun dönüşümünde en kritik rollerden birine sahiptir. Eğitim Fakültesi Öğrenci Temsilcisi Ozan Eren Gönül’ün belirttiği gibi, öğretmenlerin ekonomik özgürlüklerini sağlamadan, toplumsal dönüşümden söz edilemez.
Eğitim Hakkı: Özgür ve Eşit Bir Toplumun Anahtarı
Dr. Öğr. Üyesi Nazlı Somel, eğitim hakkını yalnızca bir hak değil, aynı zamanda insanlığın bilgi birikimini dönüştürme süreci olarak tanımlıyor. Ancak mevcut sistem, güçlü bilgiye erişimi engelleyerek muhafazakâr bir müfredata hapsediyor. Eğitimde özgürlükçü ve laik bir anlayış olmadan, eşit bir toplum inşa etmek mümkün değildir.
Yurdagül Şahin’in vurguladığı gibi, ana dilde eğitim ve kültürel temsiliyet, eğitimde eşitlikçi bir yaklaşımın temel taşlarıdır. Bu eksiklikler giderilmeden, eğitim sistemi yalnızca toplumsal çatışmaları derinleştiren bir araç olmaya devam edecektir.
Eğitimde Direniş ve Alternatif Bir Gelecek
Türkiye’nin eğitim sistemi, hem ekonomik hem de ideolojik olarak bir çöküş yaşıyor. Ancak bu çöküş, aynı zamanda bir direnişin de zeminini oluşturuyor.
Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bu etkinlik, eğitimdeki sorunlara karşı örgütlü mücadelenin gerekliliğini bir kez daha hatırlattı. Eğitim hakkını savunmak, yalnızca bir hak mücadelesi değil, aynı zamanda özgür bir toplum için atılmış bir adımdır. Eğitim sistemini özgürlük, liyakat ve eşitlik temelinde yeniden inşa etmek için örgütlü bir direnişe ihtiyaç var. Çünkü eğitim, geleceği kurar. Ve geleceği kurmak, bugünü değiştirmekle başlar.