Ortadoğu’da gerginlik yeniden tırmandı ve İran, İsrail’e yönelik büyük çaplı bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Kudüs ve Tel Aviv’de siren sesleri duyulurken patlamalar halkı sığınaklara çekilmeye zorladı. İran Devrim Muhafızları, bu saldırının İsrail’in gerçekleştirdiği suikastlere misilleme olduğunu belirterek, olası bir karşı saldırı durumunda çok daha yıkıcı bir yanıt vereceklerini vurguladı. İsrail ordusu ise saldırının ciddi bir tehdit oluşturduğunu, bunun karşılığının sert olacağını ifade etti.
İran ve İsrail arasındaki gerginlik, yıllardır çeşitli diplomatik ve askeri gerilimlerle sürdü, ancak son gelişmelerle birlikte bölge yeni bir savaşın eşiğine gelmiş görünüyor. ABD’nin birkaç gün önce yaptığı uyarının ardından İran, beklenen adımı atarak İsrail’e yönelik geniş çaplı bir füze saldırısı başlattı. İran kaynaklarına göre, saldırıda 500’e yakın füze fırlatıldı ve bunlar arasında ses hızını aşan balistik füzeler de bulunuyor. İsrail’in başkentleri Kudüs ve Tel Aviv’de siren sesleri yankılanırken, Demir Kubbe savunma sistemi devreye girerek bazı füzeleri imha etti. Ancak patlama sesleri şehirlerin birçok bölgesinde duyulmaya devam etti.
İran’dan Misilleme: “Yıkıcı Karşılık Vereceğiz”
İran Devrim Muhafızları, saldırıyı İsrail’in son dönemde gerçekleştirdiği suikastlerin bir karşılığı olarak tanımladı. Hamas lideri İsmail Haniye, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve İran Devrim Muhafızları komutanı Abbas Nilfuraşan’ın İsrail’in saldırılarında hayatını kaybetmesi, İran’ın bu sert tepkiyi vermesine neden oldu. İran, bu liderlerin ölümlerine karşılık olarak İsrail’e 500’den fazla füze fırlattığını açıkladı. Özellikle Tel Aviv ve Kudüs’te, füzelerin isabet etmesiyle büyük patlamalar meydana gelirken, Demir Kubbe sistemi devreye girerek bu füzelerin önemli bir kısmını havada imha etti. Ancak İran, İsrail’in bu saldırıya karşılık vermesi durumunda çok daha yıkıcı ve kapsamlı bir saldırı gerçekleştireceği uyarısında bulundu.
İsrail’den Yanıt: “Bu Saldırının Sonuçları Olacak”
İsrail ordusu, İran’ın füze saldırısına ilişkin açıklama yaparak, bu saldırının çok ciddi bir tehdit oluşturduğunu ve uygun bir şekilde yanıt verileceğini belirtti. İsrail’in güneyinde ve merkez bölgelerinde hava sahası kapatıldı, halk sığınaklara yönlendirildi. İsrail Savunma Bakanı, halkın güvenliğini sağlamak için her türlü önlemin alındığını ifade ederken, saldırıya karşı uygun askeri karşılık verileceğinin de altını çizdi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da, bu saldırının sonuçsuz kalmayacağını ve İran’a karşı gereken her türlü önlemi alacaklarını söyledi. Netanyahu ayrıca, İsrail’in kuzeyinde Hizbullah’ın faaliyetlerine dikkat çekerek, bölgedeki gerilimin daha da tırmanabileceğini işaret etti.
Militarizmin Bedelini Yine Halklar Ödüyor
İran ve İsrail arasında yaşanan bu çatışma, devletlerin çıkarları doğrultusunda attıkları adımların, halkların yaşamını nasıl tehdit ettiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. İran’dan İsrail’e fırlatılan füzeler ve İsrail’in Demir Kubbe sistemiyle verdiği yanıt, çatışmanın askeri boyutunu ortaya koysa da, aslında bu gerilimin asıl mağdurları her iki tarafta yaşayan siviller oluyor. Tel Aviv ve Kudüs’te patlama sesleriyle sarsılan halk, bir yandan sığınaklara kaçarken, bir yandan da hayatlarının savaşın gölgesinde geçmeye mahkûm olduğunu bir kez daha hissediyor. Aynı şekilde İran halkı da bu askeri hamlelerin sonucunda bir misilleme olasılığıyla yüzleşmek zorunda kalıyor.
Devletler, askeri gücü ve şiddeti bir çözüm aracı olarak görürken, çatışmanın tarafı olan halklar hem ekonomik hem de fiziksel olarak bu süreçlerin bedelini ödüyor. İran’ın İsrail’e karşı attığı füzeler, ulusal güvenlik söylemleriyle meşrulaştırılsa da, gerçek sonuç, savaşın yıkıcılığı ve bölge halklarının sürekli tedirgin bir ortamda yaşamak zorunda kalmalarıdır. Aynı şekilde, İsrail’in askeri yanıtları da bölgedeki şiddet sarmalını daha da derinleştiren bir etki yaratıyor.
Uluslararası toplum bu çatışmalara karşı adımlar atmaya çalışsa da, özellikle büyük devletlerin güç mücadelesi Ortadoğu’yu bir savaş alanı haline getirmeye devam ediyor.
İran ve İsrail arasında yaşanan bu füze saldırıları, devletlerin şiddet temelli politikalarının bir yansımasıdır. Halkların güvenlik ve barış talepleri, devletlerin çıkarları doğrultusunda şekillenen bu militarist politikalar tarafından sürekli olarak göz ardı ediliyor. Bölgedeki gerilimin sona ermesi, yalnızca askeri adımların durdurulmasıyla değil, aynı zamanda halkların bu çatışmalardan uzak, barış içinde bir yaşam sürme hakkının savunulmasıyla mümkündür.