Kozmetik sektörünün, doğrudan insan sağlığına yönelik risk taşıyan ürünleri piyasalarda serbestçe dolaşıma sokması, kapitalizmin sağlık ve yaşam üzerindeki umarsız kontrolünün çarpıcı bir örneği. Kozmetiklerde kullanılan talk mineralinin, özellikle asbest içerme riski taşıdığı ve bu yüzden kanser gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı yönündeki bilimsel araştırmalar, bu durumun tüketiciler üzerinde yaratabileceği vahim sonuçları gözler önüne seriyor.
Son dönemde, Uluslararası Kanser Araştırma Örgütü (IARC) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) açıkladığı bulgular, talk mineralinin kozmetik ve farmakolojideki yerini sorgulatıyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2023’te “talk” mineralini kanserojen olarak ilan ederken, Johnson & Johnson gibi dünya devi şirketlerin, talk içeren ürünlerinde asbest bulunması nedeniyle milyarlarca dolarlık tazminat davalarıyla karşı karşıya kalması, bu tehdidin küresel ölçekte ne kadar ciddi olduğunu ortaya koyuyor.
Kozmetik Sektörünün İkircikli Yapısı
Kozmetik sektörünün temel işleyişi, “güzellik” ve “bakım” gibi kavramlar üzerinden insan ihtiyaçlarını kâr getiren bir metaya dönüştürmek üzerine kuruludur. Bu sektörün, güvenlikten ziyade pazarlama ve kâr öncelikleri ile hareket etmesi, yalnızca bireylerin sağlığını değil, aynı zamanda güvenilir bilgiye erişim hakkını da ihlal ediyor. Prof. Dr. Necati Karakaya ve Prof. Dr. Muazzez Çelik Karakaya’nın Türkiye’de yaptığı araştırmalar, talk pudralarının mineral içeriklerinde ciddi tutarsızlıklar olduğunu, ürün etiketlerinde yazmayan tehlikeli bileşenlerin bulunduğunu ortaya koydu. Çeşitli pudralarda asbest mineralleri (tremolit ve krizotil) ve kuvars gibi zararlı bileşenlerin yer alması, ürünlerin içeriklerinin güvenirliğini sorgulatıyor.
Kapitalizmin baskın bir modeli olarak karşımıza çıkan kozmetik endüstrisi, tüketicilerin güvenini “şeffaflık” ve “kalite” vaatleriyle kazanmaya çalışıyor, fakat bu vaatler çoğunlukla sözde kalıyor. Aslında, güvenli ve sağlıklı ürünlere erişim hakkı, endüstrinin stratejik gizlilik ve şeffaflıktan uzak tutumuyla örtbas ediliyor. Bu bağlamda tüketicilere sunulan ürünlerin gerçek içerikleri ticari sır gerekçesiyle paylaşılmıyor ya da yanıltıcı bilgiler sunuluyor.
Asbest ve Kanser Riski: Toplum Sağlığını Tehdit Eden Ticari Gizlilik
Talk minerali içeren kozmetik ürünlerde asbest bulunmasının yumurtalık kanseri riskini artırdığına dair bilimsel kanıtlar, aslında yıllardır mevcut. Ancak asbestin, yalnızca kâr odaklı bir sistemin içinde yaygın olarak kullanılmasının sonuçlarını, tüm toplum ödüyor. Asbest mineralleri, insan sağlığı üzerinde ciddi etkiler yaratan ve kansere yol açabilen özelliklere sahiptir. Bununla birlikte, araştırmalarda rastlanan içerik ve etiket tutarsızlıkları, endüstrinin riskleri gizleme eğiliminde olduğunu da ortaya koyuyor.
Bu bulgular doğrultusunda, talk pudralarının içeriklerinde yüzde 90 talk barındırması ve sağlığa zararlı asbest minerallerini içermemesi gerektiği net bir gereklilik olarak görülmelidir. Ancak, tüketici sağlığına bu derece etkisi olan ürünlerin bile içeriği, halktan gizleniyor ya da yanıltıcı bilgiler veriliyor. Bu durum, kozmetik ürünlerinde yalnızca kârı ön planda tutan bir yaklaşımın ne denli tehlikeli olabileceğini gösteriyor.
Kapitalist Sistemin Sağlık Hakkı Üzerindeki Baskıları
Kapitalist sistemde insan sağlığı, ne yazık ki lüks tüketim mallarının pazarlama stratejilerine kurban ediliyor. Sektör, ürün güvenliğini ikinci plana atarak tüketicilere pahalı ve potansiyel olarak zararlı ürünleri pazarlıyor. Bu yaklaşım, kapitalist sistemin insan sağlığı üzerindeki tahakkümünü gözler önüne seriyor. Güzellik ve bakım ürünleri için sağlık riski taşıyan bileşenler kullanmak, hem tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünü ihlal ediyor hem de toplumun sağlığını tehlikeye atıyor.
Talk gibi potansiyel olarak zararlı mineralleri içeren ürünlerin kullanımının yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Asbest gibi kansere neden olabilecek bileşenlerin kullanımını düzenleyen daha katı denetimlerin getirilmesi şart. Kapitalizmin kâr odaklı yapısının toplum sağlığı üzerindeki baskısını kırmak adına, tüketici haklarının ve güvenliğin sağlanması için daha katı yasal düzenlemelere ve sivil toplum denetimlerine ihtiyaç var. Aksi takdirde, sağlığımızı korumak adına kozmetik sektöründeki üretim ve satış süreçlerinin şeffaflaştırılmasına yönelik antikapitalist bir mücadele zaruri hale gelecektir.