Maya Hüseyni- Deir el-Balah-Middle East Eye-26 Eylül 2024-Çeviri: Haşmet Demirel
Halime Ebu Dayya, Siyonist milislerin 1948’de Filistinlilerin Nekbe (Felaket) olarak adlandırdığı etnik temizlik harekâtı sırasında kendisini evinden kovduklarında hayatının en kötü gününü yaşadığını düşünüyordu.
Ancak o gün, Gazze’de devam eden İsrail bombardımanı, açlık ve zorla yerinden edilme kampanyası sırasında katlandığı zorlukların sadece bir anlık görüntüsü oldu. Ailesine göre, bu zorluklar sonunda Gazze Şehri’nde ölümüne yol açtı.
Middle East Eye (Ortadoğu Gözü), Gazze’de yaşayan büyükanneyle 2018 yılında, O 91 yaşındayken konuştu. O zaman, Siyonist katliamlar ve Filistin kasabalarının yıkımı İsrail devletinin kurulmasına zemin hazırlarken, Gazze’ye bağlı bir köy olan Dayr Sunayd’daki evinden zorla çıkarılışını hatırladı.
Ebu Dayya o dönemde yaşadıklarını Ortadoğu Gözü’ne şöyle anlattı: “Silah zoruyla bizi Gazze sınırına yakın bir yere götüren arabalara bindirildik ve burada üç gün kaldıktan sonra tekrar Gazze Şeridi’ne götürüldük. Yerimizden edildiğimizde üç çocuğum vardı ve hamileydim. Hayatımın en zor günüydü..”
İsrail’in Gazze’ye yönelik bir yıldır devam eden savaşı tırmanırken, O.G(Ortadoğu Gözü) başka bir röportaj için Ebu Dayya’nın ailesiyle temasa geçti.
Aile, Ebu Dayya’nın yaklaşık yedi ay içinde 10’dan fazla kez yerinden edildiğini söyledi. Bu yılın başlarında Gazze’nin kuzeyinde İsrail’in tetiklediği kıtlık sırasında ona yiyecek sağlamakta zorlandılar, çünkü o sırada mevcut olan tek yiyecek olan hayvan yeminden yapılan ekmeği yiyemiyordu. Ve en sonunda hayata veda etti.
Akıldan Çıkmayan Ayrılma Korkusu
Ebu Dayya’nın torunu Afnan Ebu el-Kumsan, birden fazla yer değiştirmesi sırasında ona eşlik etti. Büyükannesinin son günlerini kafa karışıklığıyla dolu olarak hatırlıyor: Alzheimer’ı kötüleşmeye devam ettikçe, Ebu Dayya oğlunun babası olduğunu düşünmeye başlamış.
Kumsan “Sürekli olarak memleketi ve meyve bahçesi (Nakba’dan önce ailesine ait olan) hakkında sorular soruyordu” diye anlattı.
Kumsan, ilk göçün Gazze’nin kuzeybatısındaki El Tavam bölgesinin İsrail savaş uçakları tarafından bombalanmasının ardından bir komşusunun evine olduğunu sözlerine ekledi.
“Komşularımızın bodrumuna sığındık ve Kızıl Haç’a ulaştık, ancak onlar [bizim bölgemize] ancak gelebildiler, Hareket etmek bizim için zordu, özellikle de durmayan yangın kemerleriyle. Komşularımızdan biri için gelen bir ambulans bile onlara ulaşır ulaşmaz bombalandı.” dedi 29 yaşındaki genç.
Ebu Dayya ve ailesi sonraki aylarda İsrail askerlerinin saldırılarına uyum sağlamak için Gazze’nin farklı mahalleleri arasında birçok kez yer değiştirdi.
Yüz binlerce Gazze sakini İsrail’in sınır dışı etme emirlerinin ardından Gazze Şeridi’nin orta ve güney kesimlerine taşınmak zorunda kalırken, Ebu Dayya’nın ailesi Nekbe’nin tekrarlanmasından korkarak kuzeyde kalmayı tercih etti.
Nekbe ya da İngilizce adıyla “felaket”, 1948 yılında İsrail’in kurulmasına yol açmak amacıyla yaklaşık 750,000 Filistinlinin tarihi Filistin topraklarından ve evlerinden etnik olarak temizlenmesini ifade etmektedir.
Kumsan, büyükannesinin tıpkı 76 yıl önce olduğu gibi hala evini geride bırakma korkusu taşıdığını söyledi.
Kumsan O.G.’ne. Anneannesi ile ilgili “Sürekli evden neden ayrıldığımızı soruyor, geri götürülmeyi talep ediyor ve eşyalarını ve kıyafetlerini soruyordu. Neredeyse her sabah eve dönmek isterdi,” diye bilgi verdi.
1948 yılında Ebu Dayya, Qumsan’ın babasına hamileydi ve onu karnında taşırken bir bölgeden diğerine taşındı. Şimdiki savaş sırasında 76 yaşındaki oğlu rolleri tersine çevirdi ve çoklu yer değiştirmeler sırasında yaşlı ninesini taşıdı.
Kumsan “Büyükannem yürüyemiyordu, bu yüzden tekerlekli sandalyeye ihtiyacı vardı ve birinin onu taşıması gerekiyordu. Babam onu 12 ve 14 yaşındaki yeğenlerimin yardımıyla taşıdı, Bir keresinde, 29 Mart’ta, Ramazan sabahının erken saatlerinde, oruç tutarken, günlerce uykusuz, yiyeceksiz ve temiz su içmeden El Şifa Hastanesi bölgesinden ayrıldık. Sokakta bir tank vardı. Komşularımızla birlikte çıktık ama en son biz hareket ettik çünkü büyükanneyi taşımak zorundaydık ve tekerlekli sandalyeyi itmek zordu. Kavşağı geçtikten sonra bize doğru ateş ettiler ama Tanrı bizi korudu. Sokaklar molozlarla doluydu ve kızımın ayakları yaralandı.” Diye anlatıyor yaşadıklarını.
‘Daha da Kötü’ Bir Nekbe
Ebu Dayya, Nakba ve Gazze’deki mevcut savaş olmak üzere iki büyük yerinden edilmeyi yaşadı ve torunu bunun 1948’den “daha da kötü olabileceğini” söylüyor.
Kumsan “Nakba’ya iki kez tanık oldu. 1948 yılında bir kez Deyr Sunay’dan Gazze’ye göç ettirildi. Ancak bu savaş sırasında yaklaşık 10 kez yerinden edildi. Yaşlılığı ve yürüyememesi nedeniyle yerinden edilmek onun için bin kat daha zor oldu. Gazze’ye karşı savaş: Dünya, ilkinden 76 yıl sonra ikinci bir Nakba’yı durdurmalı Her kaçışımızda, yıkım ve bombardıman onu şok ve gözyaşları içinde bıraktı. Bazen sokaklarda yatan şehitleri görüyordu.” Dedi
Sahneler, Ebu Dayya için acı dolu anıları tetikledi; çocukları ve torunları bunu daha önce birçok kez duymuştu. Nakba sırasında, bombardımanın her yerde duyulduğunu onlara anlatırdı.
Özellikle Deir Yassin katliamı haberlerinin yayılmasının ardından terör de zirveye çıkmıştı.
Katliam 9 Nisan 1948’de, daha önce ateşkes kararı alınmış olmasına rağmen, Kudüs yakınlarındaki küçük Filistin köyünde ev ev dolaşarak 100’den fazla kişiyi öldüren Siyonist milisler tarafından gerçekleştirilmiştir. Öldürülenlerin çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşuyordu.
Kumsan, Ninesinin “O dönemde Deir Yassin’de hamile kadınların öldürüldüğünü veya düşük yapmaya zorlandığını duymuşlar” diye anlattığını aktardı bize.
Bugün de Gazze’de yaklaşık iki milyon Filistinli ülke içinde yerinden edilmiş durumda.
Ebu Dayya torunlarına Deyr Sunayd’daki evinden ayrılırken birkaç gün içinde döneceğini düşündüğünü söylemiş.
“Son günlerinde bizimle birlikte Şeyh Rıdvan mahallesindeki kız kardeşimin evinde kaldı. Özellikle meyve, sebze, süt veya yoğurt gibi temel ihtiyaçların eksikliği nedeniyle sağlığı kötüleşmeye başladı, o zamanlar sadece hayvan yeminden yapılmış ekmeğimiz vardı, onu da yiyemiyordu. Hem o hem de babam yaşları ve uygun ulaşım olmadan sürekli yer değiştirmeleri nedeniyle zayıfladılar.” diye hatırlıyor Kumsan.
Hayfa’ya Dönüş
Ebu Dayya 26 Mayıs Pazar günü hayatını kaybetti.
Aile başlangıçta onu, Şeyh Rıdvan Mezarlığı’na ulaşmanın tehlikesi nedeniyle, mevcut savaşta ölenler için stadyumdan dönüştürülen bir toplu mezara defnedecekti.
Ancak aile risk alarak mezarlığa ulaştı ve onu kocası Mahmud Musa Ebu el-Kumsan’ın yanına gömdü.
Ebu Dayya öldüğü sırada ailesinin çoğundan ayrıydı; kızlarından bazıları ve kız kardeşlerinden biri Gazze’nin güneyine kaçmış, oğullarının çoğu ise yurt dışındaydı.
“Onun ölümünden sonra [mahallemiz] El-Tawam’a döndük. Evin büyük bir kısmı yıkılmıştı ve bölge neredeyse terk edilmişti. İnsanların çoğu güneye gitmiş ya da evleri tamamen yok olmuştu,” diye hatırlıyor Ebu el-Kumsan.
Ailesinin büyükannesini rahatlatmak ve Nakba’nın travmatik anılarını geride bırakmasına yardımcı olmak için sürekli çaba sarf etmesine rağmen, savaş sırasında maruz kaldığı koşulların onu nasıl tetiklemeye devam ettiğini anlattı.
“Geceleri uyuyamazdı, bombalama sesleriyle irkilerek uyanırdı. Yer değiştirmemiz sırasında ne zaman bombardıman olsa, ‘İsrailliler bizi bombalayacak’ diyerek sesten ve yıkımdan dehşete düşerdi. Savaştan önce büyükannem Ghassan Kanafani’nin Nakba hakkındaki romanından uyarlanan ‘Hayfa’ya Dönüş’ dizisini çok severdi. Telefonda benimle birlikte izlerdi ve her zaman Safiye’yi [Filistinli bir mülteci] ve kayıp oğlunu bulup bulmadığını sorardı. Sanki kendi ailesiymiş gibi onlar için ağlardı.”