Tigris Haber Yayın Koordinatörü Naci Sapan, dönemin Diyarbakır Valisi ve kayyımı Ali İhsan Su’nun “Kayyumlar, kayyumcuklar!” başlıklı yazıyı şikayet etmesi üzerine “kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret (TCK 125/3)” suçlamasıyla yargılandı. 135 gün adli para cezasına çarptırıldı.
Diyarbakır’da yerel gazetecilik yapan ve kamu ihale süreçlerine dair kritik konuları gündeme taşıyan Tigris Haber Yayın Koordinatörü Naci Sapan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin kayyım yönetiminde olduğu dönemde kaleme aldığı bir yazı sebebiyle cezalandırıldı. Sapan, iddialarını “Kayyumlar, kayyumcuklar!” başlıklı köşe yazısında 29 Mart 2023’te kamuoyuna duyurmuştu. Bu yazıda, Diyarbakır Valisi ve kayyımı Ali İhsan Su’nun başkanlık ettiği komisyonun, 800 bin TL’lik belediye arsasının satışı üzerinden usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığını ileri sürdü. Bu iddialar üzerine Sapan hakkında “kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret” suçlamasıyla dava açıldı.
Olayın Detayları ve Yargı Süreci
Sapan, köşe yazısında, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Yenişehir Belediyesine ait arsa ve gayrimenkullerin kayyım ve komisyon üyeleri tarafından haksız kazanç amacıyla düşük bedellerle el değiştirdiğini, usulsüzlüklerin yerli işbirlikçilerin desteğiyle örtbas edildiğini iddia etti. “Mal, mülk, arsa, arazi, gayrimenkul ne varsa ‘Yerli işbirlikçiler’inin yol göstericiliğinde ‘malı’ götürüyor kayyumcuklar! Kriminal kılıklılar. Sahteler, Kimlikleri şüpheli. Soyguncular. Talancılar,” ifadelerini kullanan Sapan, kayyum yönetiminin şeffaflıktan uzak bir yönetim sergilediğini savundu.
Bu iddialar üzerine dönemin Diyarbakır Valisi ve kayyımı Ali İhsan Su ve diğer komisyon üyeleri Sapan’dan şikayetçi oldu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Sapan’ın eleştirileri “kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret” suçlamasıyla TCK 125/3 uyarınca değerlendirildi. Dava, Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde basit yargılama usulüyle görüldü.
Sapan’ın Savunması: Basın ve İfade Özgürlüğü
Sapan, avukatı aracılığıyla sunduğu yazılı savunmasında, eleştirilerinin anayasal hak olan ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Mahkemeye gönderdiği savunma dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: “Yazımdaki değerlendirmeler, demokratik bir toplumda kamusal eleştiri hakkı ile basın özgürlüğü çerçevesinde yapılan değerlendirmelerdir. İfadelerimin, herhangi bir kişiye yönelik, doğrudan hakaret kastı taşımayan, kamusal görevlerin yerine getirilme biçimini sorgulayan nitelikte olduğuna inanıyorum.” Bu bağlamda, suç unsuru taşımadığını savunan Sapan, lehine olan hükümlerin uygulanmasını talep etti.
Mahkeme Kararı ve Cezanın Niteliği
Mahkeme, Sapan’ın “kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret etme” suçunu işlediğine hükmederek 135 gün adli para cezası kararı verdi. Bu ceza, 2 bin 700 TL para cezasına çevrildi ve mahkeme, cezayı ödememesi durumunda hapis cezasına dönüştürüleceği konusunda uyarıda bulundu. Mahkeme ayrıca, Sapan’ın kişilik özellikleri ve dosyaya yansıyan tutumları nedeniyle yeniden suç işleme ihtimalinin düşük olduğunu değerlendirerek hükmün açıklanmasını geri bıraktı ve 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verdi.
İtiraz ve Hukuki Süreç
Naci Sapan ve avukatı, mahkemenin vermiş olduğu karara yasaya ve usule aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz etti. Bu noktada, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü çerçevesinde eleştirel yorumların cezai müeyyideye tabi tutulması konusundaki yargısal değerlendirmeler tartışılmaya açıldı.
Bu davada, basının ve kamusal eleştirinin sınırlarının nasıl çizileceği ve ifade özgürlüğünün kamu görevlilerinin faaliyetlerini eleştirirken ne ölçüde kullanılabileceği konusunda önemli bir emsal teşkil etmesi beklenmektedir. Özellikle yerel gazetecilerin ifade özgürlüğü kapsamında dile getirdiği yolsuzluk iddialarına dair cezai soruşturmalara maruz kalması, basın özgürlüğünün sınırlarını sorgulatan bir nitelik taşıyor.
Dava, Türkiye’de basının yerel yönetimlerin faaliyetlerini eleştirme noktasında ne denli özgür olduğunu ve kamusal eleştirinin cezai müeyyidelere dönüşüp dönüşmeyeceği konusunu gündeme getiriyor. Sapan’ın itiraz süreci ve ilerleyen yargısal adımlar, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü alanında tartışmaların odak noktası olmaya devam edecek gibi görünüyor.