Hayret, nasıl olur da kadına şiddete şaşırıyoruz? Bu baskıcı düzenin tam ortasında yaşamıyormuşuz gibi… Özellikle kendilerini “modern” ve “kadına destek” olarak tanımlayan erkeklere sesleniyorum: Eğer gerçekten adaletli olsaydınız, Türkiye’de bugün kadınlar bu kadar şiddete maruz kalmazdı. Kadına yönelik şiddet, toplumsal bir hastalıktır ve tedavisi, bu hastalığı üreten köhne yapıların kökten sorgulanmasından geçer.
Şiddet Kültürü: Kamusal Alan ve Toplumsal Tepki
Son yıllarda Türkiye, kadına yönelik şiddetin her geçen gün daha da belirginleştiği bir gerçekle yüzleşiyor. Bu şiddet, yalnızca fiziksel değil; toplumsal cinsiyet rollerine dayalı derin bir kültürel şiddet sarmalıyla iç içe geçmiş durumda. Aile içi şiddet uzun süre gizlenmiş ve hatta “mazur” görülmüşken, artık sokak ortasında gerçekleşen şiddet olayları bile bir infiale neden oluyor. Ancak toplumda infial yaratan bu olayların kökeni, çok daha derinlere dayanıyor: Kadın nefreti, patriyarkal düzenin sistematik bir parçası.
Gençler Arasında Yayılan Şiddet ve Kurumsal Başarısızlıklar
Kadınlara yönelik şiddeti uygulayanların, özellikle gençler ve ergenler olması, bu sorunun ne kadar köklü ve karmaşık olduğunu gösteriyor. Toplumsal yapılar, işlevsiz kurumlar ve adaletsiz yasalar bu gençleri şiddete yönlendiriyor. Bu durum, aslında toplumsal cinsiyet rolleri üzerine inşa edilmiş ataerkil düzenin başarısızlığını da gözler önüne seriyor. Eğitim sistemindeki boşluklar, ekonomik krizin getirdiği baskılar ve uyuşturucu bağımlılığının yaygınlaşması, şiddetin yalnızca bir yüzü. Ancak bu etkenler, kadının her alanda kuşatıldığı ataerkil baskının yalnızca dışavurumları.
Kadın Bedeninin Kontrolü: Patriyarkanın Elinde Bir Araç
Bu sistem, kadın bedenini her an kontrol altında tutmaya çalışıyor. Kadınların yaşam alanlarını daraltan bu kuşatma, televizyon dizilerinden reklamlara, siyasetten iş yerlerine kadar her yerde kendini gösteriyor. Dizilerde, kadınların yaşamlarının erkek egemenliği altında nasıl şekillendiğini izliyoruz. Erkek egemen bir dünyada, kadınların varoluşu ancak eş, anne ya da cinsel bir nesne olarak tanımlanıyor.
Şiddet Her Yerde: Fiziksel, Ekonomik, Psikolojik
Türkiye, kadına karşı şiddet konusunda şaşkın halde. Ama bu şiddet yalnızca fiziksel değil; dilimizde, bakışlarımızda, hitap ediş biçimlerimizde, kadınlara verdiğimiz rollerde de gizli. Şiddet, ekonomik, psikolojik ve cinsel boyutlarıyla her an her yerde var. Bu şiddetin bireysel bir sorun olmadığını anlamamız gerekiyor; şiddet, toplumsal bir olgu. Ve bu toplumsal yapı, özellikle erkeklerin egemen olduğu alanlarda üretiliyor ve yeniden üretiliyor.
Yüzleşme Vakti: Samimiyet ve Cesaret
Kendini modern, adaletli ve kadına destek olarak tanımlayan erkekler için söyleyecek bir çift lafım var: Eğer gerçekten bu kadar adaletli olsaydınız, Türkiye’de bugün kadınlar bu kadar şiddet görmezdi. Şiddetin temelinde sizin egemenliğiniz var. Şimdi samimiyetle, cesaretle bu gerçeklerle yüzleşme vakti!