Dünya bir kez daha kanlı bir çatışmanın eşiğinde. Rusya-Ukrayna Savaşı ve İsrail’in saldırganlığı, emperyalist güçlerin çıkar savaşlarıyla birleşerek küresel bir yıkımı tetiklemeye hazırlanıyor. Bu savaş artık bir olasılık değil; kapitalist düzenin kaçınılmaz sonu.
Sistem çöküyor. Çarklar dönmeye devam ettikçe bu çöküşün hızlandığı çok açık. Birkaç sene önce şiddetli bir olasılık olarak fısıldanan 3. Dünya Savaşı, artık karanlıkta patlamayı bekleyen bir mayın gibi kapımızda. Bu savaşı besleyen iki yakıt var: İlki, Rusya-Ukrayna hattında yükselen çatışma, ikincisi ise İsrail’in yıllardır süren işgal politikalarını daha da saldırganlaştırdığı Ortadoğu cehennemi.
Şu gerçeği en başından kabul edelim: Rusya-Ukrayna Savaşı hiçbir zaman sadece iki ülkenin savaşı olmadı. Maskesini çıkarınca gördüğümüz şey, NATO’nun başından beri sahnede olduğu bir emperyalist kapışma. Ukrayna, bir piyon, bir vekalet savaşçısı; kendi çıkarları için değil, Batı’nın satranç tahtasında ileri sürülen bir hamle.
NATO’nun 75. toplantısından sonra işler değişti. Artık Batı daha doğrudan müdahil; füzeler, tanklar, uçaklar Ukrayna’nın sınırlarını aşıp Rusya’nın derinliklerine doğru yol alıyor. Bu hamle, tüm maskeleri düşürüp Rusya-NATO savaşını ilan etmek demektir. Elbette, Rusya da yalnız değil; müttefikleri devreye girdiğinde, savaşın küresel bir yangına dönüşmesi an meselesi.
Peki ya bu savaşın altında yatan ikinci büyük neden? ABD’nin uzun yıllardır süregelen Büyük Ortadoğu Projesi. Bu proje, barış, demokrasi, insan hakları yalanlarıyla Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek, halkları boyunduruk altına almak amacıyla sürdürülüyor. Afganistan, Irak, Libya, Suriye… Bunlar bu projenin sahte vaadler ve kanla yazılan tarihlerinden sadece birkaçı.
İran, bu projede en büyük engel olarak görülüyor. ABD ve İngiltere’nin hedef tahtasında çünkü İran, İsrail siyonizmine karşı durarak onların bölgedeki planlarını bozan tek gerçek tehdit. İşte bu yüzden Mollalar düşman ilan ediliyor; yoksa baskıcı rejimlerin umurunda olduğu falan yok emperyalistlerin. Onlar, kendi çıkarlarına ters düşmedikçe dünyanın en rezil diktatörlerini bile seve seve beslerler.
Bu düzenin parçaları, Gazze’den yükselen direnişle sarsılmaya başladı. Hamas ve Filistinli diğer güçler tarafından başlatılan Aksa Tufanı, İsrail’e indirilmiş sert bir darbe oldu. Ancak İsrail, ABD ve İngiltere’nin sonsuz desteğiyle, bu fırsatı bir “lütuf” olarak ele aldı. İlk adım: Gazze’yi yerle bir etmek, Filistin’in direniş mevzilerini yok etmek. İkinci adım ise bu yangını Lübnan’a, Suriye’ye, Yemen’e sıçratmak ve son hamlede İran’a yönelmek.
Bu savaşın sınırları Gazze’yle sınırlı kalamaz. İsrail’in saldırıları hızla yayılarak bölgede kim direniyorsa, kime tehdit olarak bakılıyorsa imha edilmeye çalışılacak. ABD ve İngiltere’nin planları, savaşı bölgesel bir düzlemden çıkarıp küresel bir yangına dönüştürecek. İran bu oyuna girdiği an, savaşı tetikleyen güç olacak. Ve işte o zaman, savaşın ne kadar büyüyeceği sadece bir zamanlama meselesine kalacak.
Bütün bunlar, emperyalistlerin açgözlülüğünü tatmin etmek için çizdikleri savaş haritasının sadece bir parçası. Rusya ve Çin’in devreye girmesi, bu yangını durdurabilecek tek ihtimal. Ancak Ukrayna sahasında yükselen meydan okuma, küresel savaşı ateşlemek için bekleyen bir başka barut fıçısı. Dünya savaşının tetiklenmesi artık sadece birkaç adım uzakta.
Düşünceler, savaş naraları arasında kayboluyor. Dünya bir kez daha, kan ve yıkım dolu bir geleceğin eşiğinde. Topun tetiği çekildiğinde, zamanın durduğu anı izlemekten başka çaremiz kalmayacak.