Maliye Bakanı Mehmet Şimşekle başlayan ve esasını emekli, memur ve işçi gibi sabit gelirlilerin gelir artışını durdurarak ücretleri düşük tutarak enflasyonu düşürme siyasetine karşı işçiler tepki göstermeye başladı. İMF’siz İMF Programı denilen bu program talebi düşürmeye dayanıyor. Bu yolla kısılan iç tüketimin soğutulmasıyla da enflasyon artışını önce kontrol altına almak sonrasında ise enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi hedefleniyor. Ancak bu politika çoğunlukla ekonomik durgunluğa yol açtığı gibi politikanın temelindeki piyasaya müdahale etmeme siyaseti maliyet kaynaklı olmayan, psikolojik enflasyon dediğimiz yani piyasanın maliyetlerin artışı olacağı düşüncesiyle artışları gerçekleşmeden fiyata yansıtmayı da önleyemiyor. Hal bu olunca da kaynaklanan fiyat artışlarına da mani olamıyor, bu nedenle hem ücretler sabit kalırken hem de fiyatlar artınca gelir ile gider artışında gider lehine açık oluşuyor.
İflas, İntihar ve Grevler
Avusturyalı iktisatçı Frederick Von Hayekle iktisadi politikaya dönüşen sıkı para politikası, esas olarak finansal araçlarla enflasyonu dizginlemek üzerine kurulu. Bu politika uygulandığı her ülkede sosyal huzursuzluklara neden oldu. İflaslar, intiharlar, artan suç oranı bu ekonomi politikasının sosyal maliyeti olurken işçilerin de bu politikalara cevabı grevler olmuştu. İşçi grevleri karşısında ise hükümetler grev kırıcı politikalar uyguladılar. Ancak özellikle covid salgını sırasında bu politikalar Batı ülkelerinde uygulanmadı. Sosyal harcamaları arttıran ve enflasyonda bir miktar yükselmeyi de başka iktisadi politikalarla dengeleyen ve yeni Keynesçilik olarak adlandırılan kısmi refah devleti politikalarına dönüşe geçildi.
İMF bile gelişmiş ülkelerde sıkı para politikasını savunmazken Dünya Bankası ile beraber gelişmekte olan ülkelere bu politikalar dayatılıyor. Bütün bunların sonucu olarak yıllardır sessiz sedasız çalışan işçiler “geçinemiyoruz” eylemleri ile silkinmeye başladı ve grevler, direnişler de artış görülmeye başladı. Son aylarda grev ve direniş eylemlerinde bir yükselme oluşmaya başladı. Öyle ki sendikal dünya da Hak-İş’le beraber-ki genel olarak da iktidarlarla ilişkisi iktidar lehine olan- Sarı Sendika olarak kabul eden Türk-İş bile tabandan gelen tepkiyle göstermelik muhalefet yapıp mecburen sahada görünmeye başladı.
Ülke Çapında 1 Saatlik Uyarı Grevi
DİSK ve benzeri sol sendikaların tersine Türk İş hep devletle arasını iyi tutmaya çok mecbur kalırsa da iktidarı rahatsız etmeyecek düzeyde eylem yapma gayretinde oldu. Nitekim bugün tüm Türkiye çapında yapılan uyarı grevi de, işçilerin bıçak kemiğe dayandı deyip sendik yetkililerini eylem yapma kararı almaya zorlaması ile gerçekleşti.
Türk-İş’in aldığı eylem kararı doğrultusunda Türk-İş’e bağlı sendikalara üye işçiler dün sabah İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’den Eskişehir’e, Kayseri’den Adana’ya kadar birçok ilde, gelirde ve vergide adalet talepleriyle iş yerlerinde eylemler yaptı. Eylem savunma, demiryolu ve sağlık gibi kamu iş yerleri başta olmak üzere, petrokimya, gıda ve taşımacılık iş kollarında hayata geçti. Sendikacıların öncülük ettiği eylemlere katılım tam olurken, sarı sendikacıların eylemi baltaladığı iş yerlerinde ise yaprak kımıldamadı.
İşe Bir Saat Geç Başladılar
Türk-İş’e bağlı T. Harb-İş ve Demiryol-İş üyesi işçiler bulundukları tüm illerde işe 1 saat geç başladı. Fabrikaların önünde yapılan eylemlerde, “Geçinemiyoruz”, “Yoksulluğa hayır”, “Vergide adalet”, “Uzun eller kıdem tazminatımdan uzak dursun” taleplerinin yazılı olduğu dövizler taşınırken, Eskişehir’deki Harb-İş üyesi işçiler Türk-İş Genel Merkezini istifaya çağırdı.
Kocaali’de Harb-İş’in örgütlü olduğu Gölcük Tersanesi işçileri, eylemde “Hükümet istifa” sloganları attılar.
Herkes Şimşeğe Vuruyor Erdoğan Tam Siper
Aslında Erdoğan’ın kevgire dönen merkez bankası kasasını doldurmak için göreve getirdiği ve zaten esas olarak uzmanlığı da İktisat Politikaları değil de Finans olan Şimşek hasar onarımı yapmaya çalışıyor. Erdoğan’ın “nas var” diyerek faizi bastırıp dövizi patlatması nedeni ile patlayan Dev Enflasyon Yangınını kontrol etmek ve yine Erdoğan döneminde bütçe disiplininde bozulma ve bürokraside savurganlık nedeni ile artan bütçe açığını gidermek için zamlar yapıyor, yeni vergiler salıyor ve esas olarak küçük ve orta ölçekli işletmeleri vergi ile sıkıyor bu şekilde de bütçe açığını azaltıyor. Ama tüm bu kararlar da kendisine tam yetki veren ve her kararını onaylayan Erdoğan sorumluluk almıyor. Tersine sürekli herkesin cebini görmezden gelip Enflasyon düşüyor propagandasını yapıyor.
DİSK Sokağa Çoktan İndi
Türk-İş’in Göstermelik 1 saatlik uyarı grevine karşılık DİSK bir süredir sürekli eylemleri ile İktidara İşçi’nin gücünü gösterme çabasında. Örgütlü olduğu işyerlerinden yükselttiğimiz sesi sokak eylemleri ile tamamlayan DİSK, 13 Eylül’de başlayacak bölge mitingleri öncesinde kent sokaklara taşıdı ilk eylemini 3 Eylülde Gebze de yapan ve son toplu gösterisini de 10 Eylülde Manisa da yapan DİSK’in bu tür eylemleri devam edecek. Öte yandan İzmir de Başlayan ve en son İstanbul’da gerçekleşen mitingler de devam edecek.
İşçi Buluşmaları adıyla yapılan küçük çaplı gösteriler de ortak metin okunuyor. Metinde vurgulananlar şöyle:
Artık Yeter! Geçinemiyoruz!
Durmak bilmeyen zamların ve adaletsiz vergilerin yükü altında eziliyoruz. İşçiler, emekçiler ve emekliler yaşam savaşı verirken, birileri servetine servet katıyor. Bizden alıp patronlara veriyorlar, yoksulun cebinden zenginin kasasına kaynak aktarıyorlar. Halkın sofrasından çalıp, sermayenin banka hesaplarını büyütüyorlar. Ülkemiz dünyada gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkeler arasında yer alıyor.
Bizler Ülkemizin Tüm Değer ve Güzelliklerini Üretenleriz! Biz bu adaletsizliği hak etmiyoruz. Ekonomik kriz derinleşirken, biz düşük gelirle yaşam mücadelesi verirken, yüksek vergiler ödüyoruz. İşçinin patronundan fazla vergi verdiği bir ülke haline geldik. İktidar, kamu kaynaklarını bir avuç sermayeye aktarırken; vergi afları ve teşviklerle onların servetine servet katarken, bizim emeğimiz, hakkımız, alın terimiz hiçe sayılıyor.
Özetle biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz, biz vergi veriyoruz ve biz açlıkla, yoksullukla karşı karşıya kalıyoruz.
Bıçak Kemiğe Dayandı
Bıçak Kemiğe Dayandı! Biz sustukça, adaletsizlik büyüyor; cebimize, ekmeğimize, haklarımıza daha fazla el uzatıyorlar. Artık tek başına yaşam savaşı vermenin değil, hep birlikte adalet mücadelesini büyütmenin zamanıdır.
Gelirde Adalet İstiyoruz! Vergide Adalet İstiyoruz! Ülkede Adalet İstiyoruz! Asgari ücret başta olmak üzere tüm ücretlerin artırılmasını istiyoruz! Bunun için yüksek enflasyon dönemlerinde asgari ücretin yılda dört kez artırılmasını; sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev hakkı önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
Evet, artık bıçak kemikte! Yaşadığımız gelir kaybının ve adaletsizliklerin sorumlularından hesap sormak için; işçiden alıp patrona verenlerden, yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapan bu düzenden hesap sormak için, hak ettiğimiz insanca yaşamı kazanmak için Türkiye’nin dört bir yanında meydanlarda buluşuyoruz.
Hepimize düşen görev bu mücadeleyi büyütmektir. Hepimize düşen görev konumuzu komşumuzu, sendikalı sendikasız tüm işçileri, emekçileri, emeklileri, tüm sınıf kardeşlerimizi meydanlara taşımaktır.”
Bugün de İstanbul Saraçhanede Miting Vardı
DİSK’in “gelirde adalet, vergide adalet” talebiyle başlattığı eylemler sürüyor. İş yerlerinden bildiri okumayla başlayan süreç, bölge mitingleri aşamasına geldi. İlk olarak Mersin’de, ardından İzmir’de yapılan mitinglerin bugünkü adresi İstanbul Saraçhane oldu.
Saraçhane’de düzenlenen işçi buluşmasında “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Ölmek var, dönmek yok; tazminatı vermek yok” ve “Gelirde, vergide, ülkede adalet” sloganları atıldı. Buluşmada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, şunları söyledi: “İki yılı aşkın bir süredir gelirde adalet, vergide adalet, mücadelesi veriyoruz. İş yerlerinden başladık. Alanlara, meydanlara vergide önüne taşıdık sesimizi. Binlerce imza topladık. Ankara’ya bakanlık önlerine gittik. İstanbul’dan, Ankara’ya yürüdük, gelirdi adalet, vergide adalet için. Şimdi de yeni bir mücadele sürecinin içerisindeyiz.”