Her ayın karanlık bir yüzü var. Ekim ayı da, Türkiye’de iş cinayetlerinin ağır yükünü sırtında taşıyan işçiler için bir yas ayı olarak geçti. Şirketler daha fazla kar için işçileri güvencesiz, neredeyse köle koşullarında çalıştırırken, yine onlarca işçi işyerlerinde, yani “güvenli limanlarında” can verdi. Bu kayıplar sıradan bir “iş kazası” değil; tam anlamıyla “iş cinayeti” olarak adlandırılması gereken ölümler.
Sistematik Şiddet: İş Cinayetleri ve Çalışma Koşulları
2024’ün ilk 10 ayında 1540 işçi, Ekim ayında ise 164 işçi öldü. Bu rakamlar, güvencesiz çalışmayı ve ihmal edilen iş güvenliğini meşrulaştıran düzenin işçileri nasıl ölüme sürüklediğini gösteriyor. İnşaat sektöründe 49 ölümle zirveye çıkan bu trajedide, tarım, taşımacılık ve eğitim sektörlerinde de ölümler yaşandı. Bu tablo, emeğin her sektörde aynı ölümcül şiddete maruz bırakıldığını gözler önüne seriyor.
Güvencesiz Çalışmanın Bedeli: Çocuk ve Göçmen İşçiler
Her gün uykusuz ve güvencesiz şekilde iş başı yapan çocuk işçilerden dört tanesi, Ekim ayında iş cinayetlerine kurban gitti. Kapitalist düzende çocuk işçiliği, emeğin en kırılgan parçasını oluşturuyor. Bu yılın ilk 10 ayında 61 çocuk işçi öldü. Onlar, ailelerini geçindirme yüküyle en savunmasız yaşlarında hayatlarından oluyorlar.
Göçmen işçiler de aynı acımasız sistemin kurbanları. Ekim ayında 18 göçmen işçi, çoğu inşaat ve tarım sektörlerinde olmak üzere öldü. Çoğunluğunu Suriyeli ve Afgan işçilerin oluşturduğu bu ölümler, onların güvencesiz, kötü koşullarda çalıştırılmasının bir sonucu. Göçmen işçiler, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı yüzünden en temel iş güvenliği önlemlerine bile erişemiyorlar, bu da onları ölüme daha açık hale getiriyor.
Kadın İşçiler: Cinsiyet Temelli Ayrımcılığın Bir Başka Yüzü
Ekim ayında 11 kadın işçi de iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Çoğunlukla tarım, gıda ve güvenlik sektörlerinde çalışan kadın işçiler, iş güvenliği önlemlerinden yeterince yararlanamıyor, güvencesiz çalıştırılıyor. Kapitalist iş dünyasında kadının emeği sömürülmeye daha açık hale getiriliyor; bir yandan daha düşük ücretle çalıştırılırken diğer yandan yaşam haklarından mahrum bırakılıyor.
Ölümcül Sebepler: Yüksekten Düşme ve Sağlık Sorunları
İş cinayetlerinin başlıca sebebi olarak “yüksekten düşme” öne çıkıyor. Çoğunlukla inşaatlarda meydana gelen bu ölümler, uygun güvenlik önlemleri alınmadığı için yaşanıyor. 31 işçi, Ekim ayında bu ihmaller yüzünden yüksekten düşerek öldü. Diğer yandan, aşırı çalışma ve yetersiz sağlık önlemleri nedeniyle kalp krizi ve beyin kanaması gibi sağlık sorunları da 30 işçinin ölümüne neden oldu.
Emeğin Yaşla Yarıştığı Bir Sistem
30-49 yaş aralığında, yani emeğin en yoğun kullanıldığı dönemde 63 işçi hayatını kaybetti. 50 yaş üzeri işçilerde de 40 ölüm gerçekleşti. Genç işçiler bile bu cinayetlerden kaçamıyor; işyerinde ölen 4 çocuk işçi bu sistemin ne kadar acımasız olduğunu tekrar gösteriyor. Kapitalist düzen, emeği ucuz ve harcanabilir olarak görmeye devam ettikçe yaş gözetmeksizin işçiler ölmeye devam edecek.
Coğrafi Yayılım: İş Cinayetleri Türkiye’nin Her Yerinde
İş cinayetleri büyükşehirlerin dışında, Türkiye’nin 47 farklı iline yayılmış durumda. Bu da, emeğe karşı uygulanan sistematik şiddetin sadece büyük şehirlerde değil, her yerde yaşandığını gösteriyor. İstanbul, Ankara ve Sakarya, Ekim ayında en çok iş cinayetinin yaşandığı iller olurken, işçilerin yalnızca Türkiye sınırları içinde değil, yurt dışında da ölüme gönderildiği bir düzenle karşı karşıyayız.Sömürü Devam Ederken Ölüm Sıradanlaşıyor
Bu iş cinayetleri, iş güvenliğini ve güvenceli çalışma koşullarını hiçe sayan, daha fazla kâr için işçilerin hayatını feda eden kapitalist düzenin bir sonucu. Her ölüm, sermayenin işçi bedenlerini tüketen açgözlülüğünü gözler önüne seriyor. İşçi ölümleri durmayacak, artacak – ta ki işçiler, işçi sınıfının kolektif mücadelesiyle güvenli, güvenceli ve insanca çalışma koşullarına kavuşana kadar.