İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 3. İstanbul Kariyer Fuarı açılışında yaptığı konuşmada, İBB’nin düzenlediği konserlerle ilgili başlatılan soruşturmalara sert bir dille tepki gösterdi. Bu soruşturmaların ve diğer denetleme faaliyetlerinin, yalnızca bir denetim ya da teftiş olmaktan çok daha öteye geçip siyasi bir operasyon haline geldiğini ifade eden İmamoğlu, hem iktidarın kendisine hem de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a yönelik sistematik bir “itibar suikasti” yapıldığını söyledi.
İmamoğlu, “Bahsettikleri o konserlerin maliyeti, devletin uçak filosunda yapılan tek bir uçuşun maliyeti kadar değil,” diyerek eleştirilerini sürdürdü ve AKP hükümetine yönelik eleştirilerini derinleştirdi. Yolsuzluk iddiaları, kamu kaynaklarının hoyratça kullanımı gibi sorunların araştırılmaması karşısında, muhalif belediyelere karşı yapılan bu teftişlerin bir ‘çifte standart’ olduğunu vurguladı. İmamoğlu, bu durumu, “Mansur Yavaş ve bana karşı yürütülen bu itibar suikastini ancak pespaye hallerine gülerek izliyorum” şeklinde ifade ederek, sistemli baskılara alışık olduklarını belirtti.
“Yargı Tacizi ve Talimatla Yapılan Siyasi Operasyon”
İmamoğlu, yaşananların artık denetim olmaktan çıktığını, bunun bir siyasi operasyon, daha da ötesi “yargı tacizi” olduğunu belirtti. Yargının siyasallaşarak muhalif belediyelere karşı kullanılmasının, demokrasi açısından büyük bir tehdit olduğunu ifade eden İmamoğlu, “Bu denetim süreci değil, düpedüz talimatla yapılan bir yargı tacizidir” diyerek, iktidar baskısına karşı net bir tavır ortaya koydu.
İmamoğlu ayrıca, “Mansur Yavaş’ı ve İstanbul’u ne kadar denetlediniz, peki kendi partilerinizin belediyelerini ne kadar denetlediniz?” diyerek yetkililere meydan okudu. İmamoğlu, bu denetim oranlarının kamuya açıklanmasını talep etti ve “Eğer eşit bir tablo ortaya çıkarsa, görevi bırakmaya hazırım,” diyerek bu konuda kendinden emin bir duruş sergiledi. Bu açıklamayla, belediyelere yönelik soruşturmaların ve baskıların yalnızca muhalefet partisine yönelik olduğunu ve bunun siyaseten ayrımcı bir uygulama olduğunu ortaya koymayı amaçladı.
Denetleme Üzerinden Muhalif Belediyelere Sistematik Baskı
Son yıllarda muhalefet belediyelerinin üzerindeki denetim baskısının arttığı, İmamoğlu ve diğer muhalif belediye başkanlarının sık sık gündeme getirdiği bir konu. Yargının bağımsız bir kurum olmaktan çıkıp, siyasi bir araç olarak kullanılması ise demokratik ilkeler açısından tehlike sinyalleri veriyor. Belediyelerin işleyişinin detaylı ve sıkı denetim altında olması elbette şeffaflık için önemli olsa da, iktidarın bu denetimleri yalnızca muhalif belediyeler üzerinde uygulaması, “hukuk sopası” haline getirdiği eleştirilerini beraberinde getiriyor.
İmamoğlu’nun teftiş edilmekten onur duyduğunu ifade etmesi, iktidarın bu baskı mekanizmalarına karşı mücadeleden vazgeçmeyeceğinin de bir göstergesi. Bu yaklaşım, muhalif belediyelerin siyasi baskılara rağmen toplum yararına çalışmalarına devam etme kararlılığını işaret ediyor.
Bu konuşmanın ardından, Türkiye’deki muhalefet ve demokrasi tartışmaları daha da derinleşmiş durumda. İmamoğlu’nun “yargı tacizi” ve “itibar suikasti” ifadeleriyle özetlediği bu durum, Türkiye’nin demokratik yapısının tartışmaya açıldığı bir dönemde kritik bir örnek teşkil ediyor.