Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), ifade ve basın özgürlüğüne yönelik baskıların boyutlarını ortaya koyan “Dava İzleme Raporu”nu yayımladı. 1 Eylül 2023 ile 20 Temmuz 2024 tarihlerini kapsayan rapor, gazetecilere, aktivistlere ve öğrencilere yönelik baskının giderek arttığını, devletin hukuki yollarla muhalefeti susturmaya çalıştığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Rakamlarla Baskı: 614 Duruşma, 1.856 Sanık
Rapor, belirtilen tarihler arasında 281 davanın takip edildiğini ve toplamda 614 duruşmanın izlendiğini ortaya koyuyor. Yargılanan 1.856 kişinin profiline bakıldığında:
- %46’sı aktivist (860 kişi),
- %20’si öğrenci (376 kişi),
- %19’u gazeteci (366 kişi).
Ayrıca akademisyenler, sanatçılar, avukatlar ve siyasetçiler dahil olmak üzere 90 kişinin daha yargılandığı belirtildi.
“Halktan Korktukları İçin Mi Bu Baskı?”
Raporda, özellikle gazetecilere yöneltilen suçlamalar dikkat çekiyor. İktidarın eleştiriyi susturma aracı olarak hukuku kullanma yöntemleri, halktan korkularının bir yansıması olarak yorumlanıyor. Özgür basın üzerinde kurulan bu baskının arkasında, iktidarın halkın gerçekleri öğrenmesinden duyduğu endişe yatıyor olabilir mi? Bu soru, özellikle gazetecilerin görevlerini yerine getirmelerine yönelik sistematik engellemeler düşünüldüğünde daha da anlam kazanıyor.
Gazetecilere Yönelik Suçlamalar
Gazetecilere yönelik öne çıkan suçlamalar arasında:
- “Örgüt propagandası yapmak” (162 sanıktan %34,6’sı gazeteci),
- “Cumhurbaşkanına hakaret” (63 sanıktan 24’ü gazeteci),
- “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” (40 sanıktan 10’u gazeteci) gibi suçlamalar yer aldı.
Gazetecilerin mesleklerini icra ederken yazdıkları haberler, attıkları tweetler veya yaptıkları yorumlar nedeniyle yargılandığı belirtiliyor.
Cezaevinde Gazeteciler ve Hapis Cezaları
Raporda, hala cezaevinde tutulan 21 gazetecinin durumu vurgulandı. İzlenen 281 davadan 108’inde mahkemeler kararını açıkladı:
- 74 dava beraatle sonuçlanırken,
- 28 davada 76 kişi toplam 233 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Ayrıca, 88.000 TL adli para cezası ve toplam 37.500 TL tazminat kararı dikkat çekiyor.
“İfade Özgürlüğü Yok”
Rapor, Türkiye’de ifade özgürlüğü, toplanma hakkı ve örgütlenme özgürlüğünün kullanılamadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Gazeteciler, aktivistler ve sıradan yurttaşların sosyal medya paylaşımları, pankartları ve barışçıl protestoları “suç” kapsamına alınarak cezalandırılıyor. Bu, yalnızca bireysel haklara değil, aynı zamanda demokrasiye yöneltilmiş bir tehdit olarak görülüyor.
Sonuç: Baskı Rejimine Direniş Çağrısı
Anarşist perspektiften değerlendirildiğinde, bu rapor, devletin otoriter yapısının bir başka kanıtı olarak okunabilir. Halkın gerçekleri öğrenmesini engellemeye yönelik bu saldırılar karşısında, özgür basını ve ifade özgürlüğünü savunmak, toplumun direniş kapasitesini artıracak en önemli adımlardan biridir.