İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, 23 Eylül 2024’ten bu yana Lübnan genelinde yüzlerce kişinin ölümüne ve binlercesinin yaralanmasına yol açan binden fazla İsrail saldırısının ülke genelindeki sivilleri ciddi zarar riskiyle karşı karşıya bıraktığını söyledi.
BM acilen Lübnan ve İsrail’in kuzeyindeki son çatışmalarla ilgili uluslararası bir soruşturma başlatmalı ve BM üyesi ülkeler de bu soruşturmayı desteklemeli ve bu soruşturmanın bilgi toplamak, uluslararası hukuk ihlallerine ilişkin tespitlerde bulunmak ve hesap verebilirliğe ilişkin tavsiyelerde bulunmak üzere derhal gönderilmesini sağlamalıdır.
İsrail ordusu 24 Eylül’de Lübnan’da 1.600’den fazla Hizbullah hedefini vurduğunu açıkladı. Lübnan Sağlık Bakanlığı ise yaptığı açıklamada saldırılarda şu ana 50’si çocuk ve 94’ü kadın olmak üzere 610 kişinin öldüğünü, 2000’nin üzerinde kişinin yaralandığını ve “hastaneler, tıp merkezleri ve ambulansların” zarar gördüğünü belirtti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) göre o zamandan bu yana on binlerce insan yerinden edildi.
Hedefsiz ve Sivilleri Kapsayan Bubi Tuzakları Hukuka Uygun Değil
Lübnan Sağlık Bakanlığı’na göre 17 ve 18 Eylül tarihlerinde Lübnan genelinde binlerce çağrı cihazı ve iki yönlü telsizin patlaması sonucu aralarında çocukların ve sağlık çalışanlarının da bulunduğu en az 37 kişi hayatını kaybetti. ABD’li yetkililer ve diğerleri saldırılardan İsrail’in sorumlu olduğunu söylerken, İsrail ordusu bu konuda yorum yapmadı. Bu iletişim cihazlarının silah olarak kullanılması, 1996 tarihli Mayın, Bubi Tuzağı ve Diğer Cihazların Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanmasına İlişkin Protokol kapsamında bubi tuzaklarına karşı getirilen yasağı ihlal ediyor gibi görünmektedir.
Tam yeri güvenilir bir şekilde bilinemeyen bir patlayıcı cihazın kullanılması, belirli bir askeri hedefe yönlendirilemeyen ve sonuç olarak askeri hedefleri ve sivilleri ayrım gözetmeksizin vuran bir saldırı aracı olarak hukuka aykırı bir şekilde değerlendirilecektir.
Güney Lübnan’dan kaçan çok sayıda sivil, bölgeyi Beyrut’a bağlayan tek kuzey-güney otoyolunda, kaçmaya çalışanların yarattığı sıkışıklık ve kaosun ortasında saatlerce mahsur kaldı. Kaçanlar Cep telefonu bağlantısının çok az olduğunu ya da hiç olmadığını ve otoyol ve diğer ana yolların yakınında saldırılar düzenlendiğini bildirdiler.
Yollar da ve Yollara Yakın da Termal Anomalilerde Artış Kaydedildi
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kaynak Yönetimi için Yangın Bilgi Sistemi (FIRMS) tarafından 23 Eylül’de kaydedilen yangın tespit verilerini inceledi ve 22 Eylül’de toplanan verilere kıyasla Lübnan’ın Güney ve Nebatiye vilayetlerinde termal anomalilerde önemli bir artış olduğunu gösterdi. Bu termal anomalilerin bazıları yollar boyunca ya da yollara yakın yerlerde tespit edilmiştir.
Savaş hukuku olarak da bilinen uluslararası insancıl hukuk, bir çatışmanın taraflarının askeri operasyonlar sırasında sivil nüfusu korumak için sürekli özen göstermelerini ve sivil yaşamın tesadüfi kaybını ve sivil nesnelere verilen zararı önlemek veya en aza indirmek için “mümkün olan tüm önlemleri almalarını” gerektirir. Bu önlemler, saldırı nesnelerinin siviller veya sivil nesneler değil askeri hedefler olduğunu doğrulamak için mümkün olan her şeyi yapmayı, koşullar elverdiğinde saldırılar hakkında “etkili ön uyarı” vermeyi ve saldırı gerekliliği varsa da mümkün olduğunca saldırıdan kaçınmayı içerir.
Yeterli Zaman Tanımayan Uyarılar Geçersiz
Sivillere daha güvenli bir bölgeye gitmeleri için yeterli zaman tanımayan uyarılar yasa kapsamında “etkili” olarak kabul edilmeyecektir. Yaklaşan herhangi bir saldırıyla ilgisi olmayan geniş kapsamlı uyarılar “etkili” olarak kabul edilemez ve bunun yerine etkilenen nüfusa uygunsuz bir şekilde korku aşılayabilir.
Uyarıları takiben tahliye edilmeyen siviller uluslararası insancıl hukuk tarafından hala tam olarak korunmaktadır. Zorla yerinden etme, sivil güvenliğin söz konusu olduğu durumlar veya zorunlu askeri nedenler dışında, savaş hukuku kapsamında yasaklanmıştır. Ayrıca, bazı siviller sağlık, engellilik, korku veya gidecek başka bir yerlerinin olmaması gibi nedenlerle tahliye uyarılarını dikkate alamazlar.
Nüfusun yoğun olduğu bölgelerde konuşlandırılan kuvvetler, mümkün olduğu ölçüde, savaş uçakları, mühimmat, silah, teçhizat ve askeri altyapı dâhil olmak üzere askeri hedefleri nüfusun yoğun olduğu bölgelerde veya yakınlarında konumlandırmaktan kaçınmalı ve sivilleri askeri hedeflerin çevresinden uzaklaştırmaya çalışmalıdır. Savaşan tarafların askeri hedefleri veya operasyonları saldırıdan korumak için sivilleri kasıtlı olarak kullanmaları yasaktır.
Aynı zamanda, saldıran taraf, sivillere yönelik riski dikkate alma yükümlülüğünden muaf tutulmaz; buna, savunan tarafın askeri hedefleri nüfusun yoğun olduğu bölgelerin içinde veya yakınında konumlandırması halinde sivillere orantısız zarar vermekten kaçınma görevi de dâhildir.
Lübnan UCM’ye Yargı Yetkisi Vermeyerek Fırsat Kaçırdı
Nisan ayında Lübnan Bakanlar Kurulu, Dışişleri Bakanlığı’na Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kayıt memuruna 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Lübnan topraklarında işlenen ciddi suçlar üzerinde mahkemenin yargı yetkisini kabul eden bir beyanda bulunma talimatı verdi.
Ancak bakanlık bu talimatı yerine getirmedi ve hükümet sonunda kararını geri aldı. Bir deklarasyonla UCM’nin yargı yetkisini kabul etmek, mahkemenin savcısına şüphelilerin uyruğuna bakılmaksızın Lübnan’da işlenen ciddi suçları soruşturma yetkisi verecekti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, İsrail’in önemli müttefiklerine, ağır suiistimallerde kullanılma riski göz önüne alındığında, İsrail’e askeri yardım ve silah satışlarını askıya alma çağrısında bulundu.
Fakih, “Nüfusun yoğun olduğu bir bölgede bir Hizbullah komutanının, roketatarın ya da başka bir askeri tesisin bulunması, savaşçıları sivillerden ayırma ve orantılılık kuralına uyma görevi de dâhil olmak üzere, sivil nüfusu dikkate almadan bölgeye saldırmayı haklı çıkarmaz” dedi. “Durumun vahameti göz önüne alındığında, BM üyesi devletler mevcut çatışmalar sırasında yaşanan ihlallere ilişkin bağımsız bir soruşturma başlatılması için acilen harekete geçmelidir. Buna paralel olarak Lübnan da UCM’ye ağır uluslararası suçların soruşturulması için yetki vermelidir.” (HRW)