İHD Ankara Şubesi’nin düzenlediği “İnsanlığa Karşı İşlenen Suç” panelinde, “10 Ekim Gar Katliamı” nın hakikatini ortaya çıkaralım ve adalet yerini bulsun” denildi. Panel öncesi konuşan 10 Ekim Barış Derneği Eşsözcüsü İshak Kocabıyık, bugün gerçekleşen anıt açılışına ilişkin CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in siyasi partilerin söz almaması nedeniyle katılım gerçekleşmediği sözlerine ilişkin, “En hafif deyimiyle külliyen yalan bu söylemler. Bu programın yürütülmesine ilişkin görüşmelerimizde hiçbir zaman filanca partiye söz verme ya da vermeme üzerine bir tartışmamız, talebimiz olmadı. Bizim söylediğimiz, 9 senelik mücadelemizi kimlerle nasıl yürüttüysek elbette anıtın açılışını da onlarla paylaşacağız. Bizden öznesi olmayan cümle kurmamızı istediler. Biz öznesi olmayan bir cümleyi kurmadık. Anıtın açılışına karşı bir tepkimiz var anıtın kendisine karşı bir tepki değil” diyerek yarın gerçekleşecek anmaya katılım çağrısında bulundu.
‘Gar Katliamı İnsanlığa Karşı Suçtur’
Sonrasında söz alan Öztürk Türkdoğan, katliamda hayatını kaybedenleri anarak konuşmasına başladı. Katliam sonrasında bütün gün orada olduklarını belirten Türkdoğan hiçbir zaman yaşananları unutmadıklarını söyledi. Türkdoğan, Türkiye’nin ceza yasasının 77’nci maddesinde de insanlığa karşı suçların tanımlandığını ifade ederek, “Ankara Gar Katliamı bu tanıma göre çok tipik bir insanlığa karşı suç kapsamında ele alınması gereken bir katliamdır. Suruç Katliamı, Roboskî Katliamı da yine aynı şekilde” diyen Türkdoğan, Türkiye’nin mutlaka taraf olması ve yürürlüğe koyması gereken bazı statü ve sözleşmeler olduğunu belirterek, Roma Statüsü, Birleşmiş Milletler (BM) Kayıplar Sözleşmesi, Cenevre Sözleşmeleri Eki Protokolleri” bunlardan biri diyerek bunların öneminden ve bu kapsamda özellikle 90’lı yıllarda boşaltılan köylerden söz etti.
‘Yüzleşme Sürecinin İşletilmesi Gerekiyor’
Sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemlerde yaşananlara değinen Türkdoğan, Türkiye’de bir toplu mezar gerçekliği olduğunu da ifade etti. Türkdoğan sonrasında yüzleşme konusuna değinerek, “Bir insan hakları savunucusu olarak adalet aramak bizim için çok önemli. Adalet için de hakikati bulmak zorundayız. Sizler yıllardır hakikat ve adalet peşinde mücadele ediyorsunuz. 10 Ekim Gar Katliamı’nın hakikatini ortaya çıkaralım ve adalet yerini bulsun. Örneğin ceza adaleti için arkadaşlarımız uğraşıyor. Failler yaşıyorsa elbette ceza adaleti için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Ama öyle suçlar ve suç silsilesi var ki zaman içerisinde sistem sürekli suç ürettiği için failler yaşamını yitiriyor ve o mekanizma bir türlü adaleti yerine getiremiyor. Burada geçmişle yüzleşme sürecinin işletilmesi gerekiyor” diye belirtti.
‘İç Barışı Sağlamaya İhtiyacımız Var’
Sonrasında Türkiye’nin bu zamana kadar yaşanan suçlara karşı yapmadığı konulara değinen Türkdoğan, “İç barışı sağlamaya ihtiyacımız var. İç barışı sağlamak için yeni bir sürece ihtiyacımız var bu yeni sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için de toplumsal barışı sağlayacak tüm kesimlerin bu sürece katılması gerekiyor. Hakikat ve Adalet komisyonları kurulmadan bu süreçler sağlıklı bir şekilde işlemiyor. Nitekim 2015’te hakikat ve adalet komisyonu kabul görmediği için sürecin vahamete uğramasının sebeplerinden biri de bu” şeklinde konuştu.
‘İlk Defa İnsanlığa Karşı Suç İddianameye Geçti’
Sonrasında dava sürecini anlatan Avukat Nuray Özdoğan da hayatını kaybedenleri anarak, “Peki biz niye hep ısrar ettik, ‘Bu insanlığa karşı suçtur’ dedik ve neden mahkeme ısrarla, ‘hayır’ dedi. Ne olacaktı?” diye sorarak, “Elbette ailelerin mücadelesi sonucu Türkiye tarihinde ilk defa insanlığa karşı suçun bir iddianameye geçmiş olması ailelerin başarısı. Türkiye tarihinde birçok katliam dosyamız var ne yazık ki ama 10 Ekim Katliamı davası kadar tartışılan, inatla sürdürülen bir dava henüz yok Türkiye’de” diye belirtti.
‘Amacımız Yüzleşmeyi Sağlamak’
Özdoğan dava süreci boyunca pek çok kanıtı ve faili kendi çabalarıyla bulduklarını belirterek şunları söyledi: “Bu katliamla ilgili sürdürülecek mücadelenin sonu Türkiye’de geriye doğru gidildiğinde sayılan bir sürü katliamların hepsine dair bir söz söyleyecek. O yüzden çok önemsiyorum. Biz mahkemelerin ne yapıp ne yapmayacağını biliyoruz. Mahkeme salonunda, gar önünde, sokakta yaptığımız eylemlerle bir yüzleşme sağlamak amacımız. Keşke bu acılar yaşanmasaydı ama nasıl ki bu bombalar Türkiye tarihini etkilediyse bu halkların tarihini etkilediyse bu katliamın aydınlatılması, bu işlemleri yapmayanların kime bağlı olduğunun tespiti yapıldığında önümüzde büyük bir yol açılır. Bu yüzden saygıyla eğiliyorum mücadeleniz karşısında.”
Katliamları Sıraladı
Son olarak konuşan Dr. Ümit Biçer, Roboskî Katliamı, Amed’deki HDP mitingindeki katliam, Suruç Katliamı gibi yaşanan katliamlara değindi. Biçer, “Bu süreçler tam da belirtildiği gibi çatışmasızlığın sonlandığı ve siyasi iktidarın kendi iktidarını tahkim etmek amacına yönelik olarak mevcut katliamlara göz yumduğu, destek olduğu bir sürece doğru evrilmeye başlamıştı. Suruç sonrasında biz sokağa çıkma yasaklarıyla karşı karşıya kaldık” ifadelerini kullandı.
‘Anlamak Zorundayız’
Biçer, iyileşmek için birlikte olmaya ve birbirlerini harekete geçirmeye çabaladıklarını ifade ederek, “Çünkü şunu biliyoruz; eğer açılan yaralar kapanmazsa biz o yaralara dokunup o yaraların hakikatini ve hafızasını aramazsak, sarmazsak o yaraları iyileşemeyiz. İyileşmek için önce yaramızın ne olduğunu anlamamız ve onları sarmak için neler yapmamız gerektiğini düşünmemiz gerekiyor” dedi.
Biçer son olarak şunları söyledi: “Travmaları yalnızca maruz kalanlarla birlikte yaşadığınızda giderek içinize kapanıyorsunuz. Biz bu süreçlerde yalnızlaştırılmak için hedef alındık. Bunun ilacının da bu süreci kalabalıklaştırmak, farklı çevreleri, farklı dilleri dahil ederek gerçekleştireceğimizi biliyoruz. Biz travmaları değiştirmek dönüştürmek ve bir daha yaşanmaması için anlamak zorundayız.”
Panel soru-cevapların ardından sona erdi. (MA)