Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) 18 Eylül 2023 itibarıyla, “Güvenli İnternet Hizmeti” kapsamında internet servis sağlayıcılarının “Aile” ve “Çocuk” profillerinden LGBTİ+ haber portalı KaosGL.org’a erişimi engellemesi, hükümetin giderek artan otoriter tavrının tipik bir yansıması. Bu hamle, Türkiye’de LGBTİ+ topluluğuna yönelik baskının ve sansürün derinleştiği bir dönemde atılmış olup, ifade özgürlüğü, insan hakları ve demokratik değerler açısından büyük bir geri adımdır.
Devlet Eliyle Sansür: Toplumsal Çeşitliliğe Darbe
BTK’nın “Güvenli İnternet Hizmeti” adı altında LGBTİ+ içeriklerine yönelik sansür uygulaması, hükümetin toplumsal çeşitliliği bastırma ve LGBTİ+ topluluğunu marjinalize etme politikasının bir parçası olarak görülebilir. Bu adım, özellikle muhafazakâr kesimleri tatmin etmeye yönelik bir strateji olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu tür politikalar, toplumdaki farklı gruplar arasındaki kutuplaşmayı artırmakta ve temel insan haklarına yönelik tehditleri derinleştirmektedir.
“Aile” ve “Çocuk” profilleri adı altında uygulanan bu sansür, LGBTİ+ bireylerin varoluşunu ve haklarını tehdit ederken, aynı zamanda gençlere ve ailelere yönelik bilinçli bir bilgi karartması yaratmaktadır. LGBTİ+ bireylerin ve ailelerinin sorunlarını anlamaya, bu topluluğa dair farkındalığı artırmaya çalışan KaosGL.org gibi platformlar, hem LGBTİ+ bireyler hem de genel toplum için hayati bir kaynak sunmaktadır. Ancak bu erişim engeli, bilginin serbest dolaşımını kısıtlayarak, hoşgörü ve empatiye dayalı bir toplumsal yapı yerine, korku ve önyargıları körükleyen bir düzeni pekiştirmektedir.
“Güvenli İnternet”: Kim İçin Güvenli?
BTK’nın “Güvenli İnternet Hizmeti” uygulamasının temelinde yatan sorun, “güvenli” kavramının tek taraflı bir biçimde yorumlanmasıdır. Hükümetin bu politikası, “güvenlik” adı altında muhafazakâr aile yapısını ve heteronormatif değerleri dayatırken, LGBTİ+ bireylerin varoluşunu tehdit eden ve onları görünmez kılmaya çalışan bir mekanizmaya dönüşmüştür. Oysa gerçek güvenlik, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve herkesin kimliğini ifade edebilme özgürlüğünün güvence altına alınmasıyla sağlanabilir.
Bu uygulama, internet özgürlüğüne ciddi bir darbe vururken, daha geniş bir bağlamda ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir mekanizma olarak işliyor. LGBTİ+ içeriklerine yönelik bu tür engellemeler, yalnızca LGBTİ+ topluluğunu değil, aynı zamanda daha açık, eşit ve kapsayıcı bir topluma inanan herkesi etkiliyor. Hükümetin, “aile” ve “çocuk” kavramlarını yalnızca heteroseksüel normlar çerçevesinde tanımlaması, farklı yaşam biçimlerine karşı bir tehdit olarak görülmekte ve toplumsal dinamikleri derinden sarsmaktadır.
Hükümetin LGBTİ+ Karşıtı Tutumu: Seçim Politikası mı?
Son yıllarda hükümetin LGBTİ+ bireylere yönelik baskısı, giderek daha açık hale geldi. Özellikle 2023 seçim sürecinde LGBTİ+ topluluğu, hükümetin popülist söylemlerinin hedefi haline getirilmiştir. LGBTİ+ bireyler, muhafazakâr tabanın oylarını konsolide etmek için bir “tehdit unsuru” olarak gösterilmekte ve hak arayışları kriminalize edilmektedir. BTK’nın son kararı da bu politikanın bir uzantısıdır. Bu tür kararlar, LGBTİ+ bireyleri ve onların destekçilerini sindirme çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir.
Ancak bu baskıcı yaklaşım, uzun vadede toplumsal barışa ve hoşgörüye zarar vermektedir. Türkiye’nin çok sesli, çok renkli ve farklı kimliklerin bir arada yaşadığı bir ülke olma potansiyeli, bu tür sansür politikalarıyla zedelenmektedir. Hükümet, LGBTİ+ karşıtı söylemleriyle kısa vadeli siyasi kazançlar elde etmeye çalışırken, ülkenin demokratik yapısını ve toplumsal uyumunu riske atmaktadır.