İstanbul’un tarihi Gülhane Parkı’nda yapılan ağaç envanteri çalışması, kentin kültürel mirasına dair ilginç veriler ortaya koyuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kentsel Ekolojik Sistemler Müdürlüğü’nün yayınladığı listeye göre, 163 dönümlük parkta 24 farklı türden toplam 1173 ağaç bulunuyor. Ancak parkın belki de en ikonik ağacı olan ve ünlü şair Nazım Hikmet’in “Ceviz Ağacı” şiiriyle adeta özdeşleşen tarihi ceviz ağacından ise geriye yalnızca bir tane kalmış durumda.
Çalışmaya göre, parkta 419 çınar ağacı iki ana türe ayrılıyor: Doğu çınarı ve Londra çınarı. Bu çınar ağaçlarının yanı sıra çitlenbik, manolya, sedir, selvi, kestane, defne, porsuk gibi ağaç türleri de Gülhane’nin ekolojik dokusunu zenginleştiriyor. Fakat belki de en hüzünlü ayrıntı, parkta yalnızca beş ceviz ağacı bulunması. Bunlardan dört tanesi genç sayılabilecek yaşlarda, ancak sadece biri yaklaşık 100 yaşında. İşte bu ağaç, Nazım Hikmet’in “Ceviz Ağacı” şiirini yazdığı dönemden kalan ve o dönemi temsil eden son ceviz ağacı olarak dikkat çekiyor.
Nazım Hikmet’in tarihi ise, en az bu ağaç kadar derin izler taşıyor. “Komünizm” suçlamalarıyla 12 yıl hapis yatmak zorunda bırakılan ve 1950’de çıkan afla serbest kalan şair, 1951’de yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. 1957’de Bulgaristan’ın Balçık şehrinde kaleme aldığı “Ceviz Ağacı” şiirini bir mektupla İstanbul’da bıraktığı sevgilisi Münevver Andaç’a yollamıştı. Bu şiir, Cem Karaca’nın bestesiyle daha da popülerleşerek toplumun belleğinde yer etmişti. Ancak bugün o dönemi sembolize eden yalnızca bir ceviz ağacının kalmış olması, hem Gülhane Parkı’nın hem de İstanbul’un kültürel mirası üzerindeki ihmali düşündürüyor.
Kentleşmenin hızla yeşil alanları tükettiği İstanbul’da, Gülhane Parkı’ndaki ağaçların geçmişe tanıklık eden nadide varlıklar olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu miras, yalnızca doğayı koruma meselesi değil, aynı zamanda kültürel değerlerimizi gelecek nesillere aktarma sorumluluğunu da taşıyor. Yüz yaşına yaklaşan bu tek ceviz ağacının korunması, Gülhane Parkı’nın yalnızca bir park olarak değil, kentin hafızasını yaşatan bir alan olarak kalabilmesi için önemli bir simge niteliğinde.
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.