Alfredo M. Bonano
Filistin topraklarında neler olup bittiğini kimse anlayamıyor, orada uzun süre yaşamış halkların kanlı değişimlerini takip edenler bile. Birbirlerine nefret ve şüpheyle bakıyorlar, sadece erkekler ve kadınlar, çocuklar ve yaşlılar değil, yolların tozu ve yağmurlu günlerde üzerlerini kaplayan çamur, boğucu sıcak ve pis koku.
Tartışmanın ‘resmi’ şartları iyi biliniyor. İsrailliler Filistinlileri topraklarından kovdu, ancak bu o kadar uzun zaman önce oldu ki kamplardaki kulübelerde doğan insanların bazıları şimdi elli yaşında. Devletler arasındaki saçma tartışmalar, toprak parçalarının sürülen insanlara geri verilmesiyle sonuçlandı, ancak bu topraklarda yaşamak imkânsız. İsrail’de çalışmazsanız aç kalırsınız. İkinci Siyonist dalganın kolonları, ucuz Filistinli işgücünü sömürerek ve şimdi yeni Filistin Devletini oluşturması gereken topraklardaki arazileri bedava kullanarak zengin oldular. Ancak tüm bunlar sorunun özünü kavramakta başarısız olmakla kalmıyor, onu tanımlamaya bile başlamıyor. Belki de ‘topraklar’ halkının ilk halk ayaklanması olan taşlı ayaklanma sırasında anlamlıydı. Şimdi işler giderek daha vahşi bir ‘Lübnanlaşmaya’ doğru ilerliyor.
Her iki taraf da geri çekilmek istemiyor çünkü bu iç çatışmaya, yıkıcı bir iç savaşa yol açacak ve neredeyse kesinlikle düşmana askeri düzeyde zafer kazandıracaktır.
Ve böylece hiç bitmeyen bir döngü içinde birbirlerine saldırmaya devam ediyorlar. Her iki taraf da ellerindeki silahları kullanıyor: Filistinliler kendi bombalarıyla kendilerini havaya uçuruyor; İsrailliler uçaklardan topraklardaki evleri bombalıyor. Pasifikasyon haritaları, iç anlaşmalar, BM garantileri ve Bush’un boş ‘üzüntüleri’ var.
Sorun, ancak bu tür durumlara aşina olan birinin kavrayabileceği bir hızda gelişiyor ve kronikleşiyor. Nefret, Filistinlilerinki gibi koşullarda, onlarınki gibi umutlarla, yani hiç umut olmadan yaşandığında akut hale geliyor. Çocukları ya da doğdukları yerin geleceği için umutları yok. Ve bizim için bu kadar vahşi ve anlaşılmaz olan bu nefretin integralist aşırılıktan beslendiği de doğru değil. Nasıl oluyor da kendi bombalarıyla kendilerini havaya uçuran gençlerin çoğu eğitimlerini tamamlamış, diploma sahibi -bazen yurtdışında edinilmiş-, aile sahibi, çocuk sahibi insanlar. Sahip olmadıkları şey ise umut. Onlar için hapseden, bombalayan ve işkence eden bir düşmandan nefret etmekten başka bir şey olmadığının farkındalar. Diğer tarafta herkes işe giderken, diskoda dans ederken, yataklarında uyurken havaya uçurulma korkusuyla yaşıyor. Burada da alternatif görmeyen kör nefret, insanları hükümetin baskıda daha fazla güç kullanmasını talep etmeye itiyor. 1968’de Mapai’de kurulan İsrail İşçi Partisi’nin en aydınları bile (ilk yerleşimleri destekleyen Siyonist güçlerden biri) seçmen tabanlarını kaybetme korkusuyla sessiz kaldılar. Pek çok kişi Likud’u (kelime anlamı ‘konsolidasyon’ olan sağ kanat partisi) ülkeyi Filistinlilere karşı yönetebilecek tek güç olarak görüyor.
Bu koşullar altında barıştan söz etmek, temiz eller ve kirli bir vicdanla olaylardan sıyrılmanın bir başka yoludur.
Eylül 1982’de Sabra ve Chatila’da Hıristiyan-Maruniler tarafından gerçekleştirilen katliamlar ya da Ürdün Kralı Hüseyin tarafından organize edilen ve Nisan 1971’e kadar süren, 4,600 ölü ve 10,000 yaralı ile sonuçlanan (Kara) Eylül 1970 gibi organize Filistinli katliamları hala mümkündür. Ancak İsrail ya da onun silahlı aracılarından biri tarafından gerçekleştirilmesi halinde bölgenin tamamen istikrarsızlaşmasına yol açacaktır. Bu satırları yazarken İsrail, Suriye’de Filistinlilere ait olduğu varsayılan bazı mevzilere saldırdı; şu anki durum en kötülerinden biri. Görünürde bir barış ihtimali yok. İdeal çözüm, en azından kalbinde halkların özgürlüğünü taşıyan herkesin görebildiği kadarıyla, genel bir ayaklanma olacaktır. Başka bir deyişle, İsrail halkından başlayarak kendilerini yöneten kurumları yok edebilecek ve Filistin halkına doğrudan, aracısız, işbirliği ve karşılıklı saygıya dayalı bir barış önerecek bir intifada. Ancak bu perspektif şimdilik sadece bir hayal. En kötüsüne hazırlıklı olmalıyız. (devam edecek)
Kaynak: Digital Elpehant
Not İsyancı Anarşizmin Efsane ismi Alfredo Bonano’nun bu isimli kitabından alındı. Hem bu yazının devamına hem de Anarşistler arasında efsane olan bu ismin “efsane” olmasına yol açan yazılarına yer vereceğiz.