Şırnak’ta tarihi birçok yapıyı sular altında bırakacak “Cizre Barajı”nın yapımına başlandı. Birçok arazi kamulaştırılırken, yurttaşlara “bölgeyi terk edin’ uyarısı yapıldı. Barajın, Batmana bağlı Hasankeyf) ilçesinde tarihi yapıların yok olmasına neden olan Ilısu Barajı’ndan sonra ikinci büyük baraj olacağı belirtiliyor.
Barajın yapımıyla birlikte yerleşim yerleri, tarım ve tarihi alanlar sular altında kalacak. Gabar ve Cûdî dağlarını birbirinden ayıran Qesirk Boğazı (Krallar Geçidi) da sular altında kalacak. Yine boğazda bulunan ve kimilerine göre Guti İmparatoru’nun kabartması, kimilerine göre ise Part süvarisinin rölyefi de sulara gömülecek. İki aşığın (Bûk û Zava) vadideki yontması da sular altında kalacak bir başka tarihi yapı.
Acele Kamulaştırma Kararı
Devlet Su İşleri (DSİ), tesis kurulumu için bölgede 255 parseli acele kamulaştırdı. Cizre Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin (HES) gövde yeri, 1’inci aşama çalışma alanı, malzeme sahası ve gölalanı oluşturma amacıyla Cizre’nin Dirsekli Mahallesi’nde 138 parsel, Ulaş Mahallesi’nde 100 parsel, Dêra Jêr (Aşağıdere) Mahallesi’nde 5 parsel ve Çatalköy Mahallesi’nde ise 12 parsel acilen kamulaştırıldı. CB Elektrik Üretim Sanayi ve Ticaret AŞ isimli şirket tarafından yapılacak barajın üretim lisansı 16 Şubat 2023 tarihinde şirket tarafından alındı.
49 Yıl Geçerli Olacak
Ayrıca Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), 16 Şubat 2023 tarihli Kurul Kararıyla CB Elektrik Üretim Sanayi ve Ticaret AŞ’ye, Cizre Barajı ve Hidroelektrik Santrali (HES) Projesi için 49 yıl boyunca geçerli olacak şekilde üretim lisansı verdi.
Şirket yetkilileri, barajın yapılacağı bölgeye yakın Misûrîyê köyündeki yurttaşlara yazılı bilgilendirme de yaptı. Şirket yetkilileri, köylülerin “riskli alanda” bulunduklarını ve bölgeyi terk etmelerini istedi.
Yaşam Yerle Bir Ediliyor
Fırat ve Dicle Nehirleri ile bu nehirleri besleyen akarsular üzerinde inşa edilen devasa büyüklükteki barajlar ve Hidroelektrik Santralleri (HES) akarsuları adeta dereye dönüştürürken nehir ekosistemleri adeta ölüme mahkûm edildi. Azalan sularına bırakılan atıklarla kirlenen bu nehirlerde yaşayan balıklarda yapılan incelemelerde çok yüksek miktarda mikroplastik tespit edildi. Dicle ve Fırat Nehirlerindeki biyolojik çeşitliliği inceleyen çalışmalara göre nehirlerin tamamında 92, Türkiye coğrafyası içinde kalan bölümünde ise 78 endemik balık türü bulunurken bu türlerin 7’si Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde yer alıyor.
Endemik türlerden eser kalmadı
Fırat’la birlikte Türkiye coğrafyasının toplam yer üstü su kaynaklarının dörtte birini oluşturan Dicle Nehri’nin yıllık debisi ortalama 16 milyar metreküptü. Mevsime göre su seviyesi ve debisi (akış hızı) değişen nehirdeki en yüksek debi mart ve nisan aylarında ortaya çıkarken inşa edilen barajlar nehirdeki debinin düşerek zaman zaman dere niteliğine dönüştüğü izlenmekte. Fırat Nehri üzerindeki doğal alanların büyük barajlar nedeniyle yok olmasından sonra Dicle Nehri’nin biyolojik çeşitlilik önemi daha da artmıştı. Ancak Dicle üzerine inşa edilen Devegeçidi, Ilısu, Batman, Dicle, Kralkızı ve Garzan Barajları ile sular bentler ardına hapsedilirken alt havzada yani güneyde endemik türlerden eser kalmadı.
DEDAŞ’ın Soygununa Mahkûm Edildiler
Türkiye’nin akarsu potansiyelinin yaklaşık yüzde 30’una sahip olan Dicle ve Fırat havzasının su varlığına, bölgede hem bir silah hem de sermaye yararına işlev yüklenmiş durumda. Dicle ve Fırat Nehirleri ve bu nehirleri besleyen akarsular üzerine Türkiye tarafından inşa edilen barajların sayısı 100’ü aştı. Birçoğu devasa büyüklükte olan barajlardan bugüne kadar bölge halkına su verilmezken kentler, köyler ve çiftçiler yer altı suyuna mahkûm edilerek DEDAŞ’ın soygununa tabi tutuldu. GAP kapsamında inşa edilen sadece Atatürk Barajı tüm Türkiye’nin 1 yıllık su ihtiyacını karşılayabilecek kapasiteye sahipken bölge halkının ve çiftçilerin bu sudan yararlandırılmaması, barajların Kürt düşmanı politikaların bir parçası olarak işlev gördüğünü ortaya çıkarmakta.(MA-Yeni Yaşam Gazetesi)