Toplumumuzda kadına yönelik şiddet olaylarının ardı arkası kesilmiyor.
Diyarbakır’da Hilal Kar’ın, Mehmet Demirhan tarafından katledilmesi, bu gerçeği yeniden acı bir şekilde gözler önüne serdi. Hilal Kar, birlikte yaşadığı erkek tarafından tehdit edildi, çalışması engellendi, özgürlükleri kısıtlandı ve sonunda canice öldürüldü.
Fail, aylar sonra yakalandı ve hakkında “tasarlayarak kasten öldürme” suçlamasıyla dava açıldı. Kar’ın cinayetini sadece bir bireysel suç olarak görmek eksik olur; bu tür olaylar sistemin kadınlar üzerinde nasıl bir baskı kurduğunu ve toplumda şiddeti nasıl ürettiğini gözler önüne sermektedir. İktidarın ve kapitalizmin çarpık yapısı, toplumsal şiddeti körükleyen en önemli etkenlerden biri haline geliyor.
Kadın Cinayetleri ve Ekonomik Bağımlılığın Etkisi
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, ekonomik bağımlılık ve toplumsal eşitsizliklerden doğan sistematik sorunlardır. Kapitalist sistem, insanları yalnızca iş gücü olarak görüp, bireyleri ekonomik bağımlılık çemberine sıkıştırarak savunmasız bırakır.
Özellikle kadınlar, çoğunlukla ekonomik olarak erkeklere bağımlı hale getirildikleri için, şiddet gördükleri kişilerle aynı ortamda yaşamaya mecbur kalırlar. Bu bağımlılık döngüsü, kadınların ekonomik ve sosyal bağımsızlıklarının ellerinden alınmasına ve şiddete karşı koymakta zorlanmalarına yol açar. Kapitalizm, ekonomik bağımsızlığı olmayan bireylerin savunmasızlığını beslerken, iktidarların bu durumu değiştirmemesi şiddetin devamını sağlıyor.
Hilal Kar’ın cinayetinde de ekonomik bağımlılığın ve toplumsal baskının izlerini görmek mümkün. Fail, Hilal’in çalışmasına dahi tahammül edememiş, onu sürekli tehdit ederek baskı altında tutmaya çalışmış.
Ne yazık ki, pek çok kadın, toplumun kendilerine dayattığı ekonomik ve sosyal roller nedeniyle bu tür baskılara karşı koymakta zorlanıyor. Kapitalizmin çarpık düzeninde, kadınlar, erkeklerin iş gücünü tamamlayan, toplumsal hiyerarşide daha alt bir konuma itilmiş bireyler olarak görülmeye devam ediyor.
Adaletin İşleyişindeki Eksiklikler ve Cezasızlık
Kadına yönelik şiddetle mücadelede etkili bir adalet sistemi, faillerin caydırılması için şarttır. Ancak, mevcut iktidar ve adalet sistemi, bu konuda büyük eksiklikler taşımaktadır. Kadın cinayetlerinde adaletin hızlı ve etkili bir şekilde sağlanamaması, failler üzerinde caydırıcı bir etki yaratmadığı gibi, onları suç işlemeye teşvik eder.
Hilal Kar’ın öldürülmesinde de benzer bir tablo görüyoruz: Fail, sürekli tehditlerde bulunmasına rağmen, herhangi bir önlem alınmamış ve tehditlerin ciddiye alınması sağlanmamış. Sonuç olarak, fail cesaretlenmiş ve cinayeti planlayarak işlemiştir.
Kadın cinayetlerinde adaletin sağlanamaması, mevcut iktidarın bu konuda kararlı olmadığını ortaya koymaktadır. İktidar, kadına yönelik şiddeti sadece bireysel bir sorun olarak ele almakta ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görmezden gelmektedir.
Kadına yönelik şiddet, yalnızca bireyleri değil, toplumu da tehdit eden bir sorun olarak görülmeli; kadınların yaşam hakkını güvence altına almak için kapsamlı yasal düzenlemeler ve caydırıcı cezalar getirilmelidir. Ancak bugünkü sistemde, bu adımlar yerine kadın cinayetlerine dair adalet arayışının önüne engeller konulmakta, failler ise cezasız kalabilmektedir.
İktidarın Kadına Şiddetle Mücadeledeki Sorumluluğu
Kapitalist sistem, insanları sınıf ve cinsiyet temelinde ayırırken, toplumdaki eşitsizlikleri daha da derinleştirir. Kadınlar, iş gücüne eşit şekilde erişim sağlamakta zorlanır, toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle ekonomik bağımsızlıklarını kazanmakta sıkıntılar yaşar. İktidar ise bu yapıyı değiştirmek için gereken köklü adımları atmamakta; kadınların karşılaştığı sistematik sorunlara yüzeysel çözümler önermektedir.
Kapitalizm, ekonomik bağımsızlığın olmadığı, eşitsiz bir düzeni beslerken; iktidar da bu eşitsizlikleri derinleştiren politikalar uygulamaktadır. Kadınlar için sosyal ve ekonomik destek sağlayacak politikalar geliştirilmezken, kadın cinayetleri hız kesmeden devam etmektedir. Kapitalizmin ve iktidarın bu çarpık yapısının değiştirilmesi elzemdir; kadınların yaşam hakkını koruyan, cinsiyet eşitliğini sağlayan bir toplumsal düzen inşa edilmelidir.
Bu düzende kadınlar, bireysel olarak hayatta kalma mücadelesi vermek yerine, toplumsal olarak güvence altında olmalıdır.
Şiddetsiz Bir Toplum Mümkün
Şiddetsiz bir toplum ideali, ancak adil, eşit ve insan onuruna saygılı bir sistemle mümkün olabilir. Kapitalizm ve iktidarın çarpık düzeni, kadınları ve toplumun diğer savunmasız kesimlerini sürekli olarak tehdit altında tutmakta. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların yaşam hakkının korunması için, ekonomik bağımsızlığın desteklendiği, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir düzen gereklidir.
Bu ideal, kısa vadede gerçekleşemeyecek gibi görünse de, adalet arayışıyla bu yönde ilerlemek mümkün. Kapitalizmin dayattığı toplumsal hiyerarşiyi sorgulamak, iktidarın kadınların yaşam hakkını koruma konusundaki sorumluluğunu hatırlatmak ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele etmek, şiddetsiz bir toplum için atılacak önemli adımlardır.
Kadın cinayetleri, yalnızca bireysel suçlar olarak görülmemeli; toplumsal adaletin ve eşitliğin sağlanması için hepimizi harekete geçiren acı gerçekler olarak değerlendirilmelidir.