Fares Habashneh-Middle East Monitor-25-Eylül-2024
Başbakan Benjamin Netanyahu’ya yakın İsrailli bir işadamı “Bugün Lübnan’da gördüklerimiz yarın Ürdün’de olacak” dedi. Roni Mizrahi bu kavgacı yorumu bir İsrail TV kanalında yaptı.
Netanyahu’nun yanı sıra diğer politikacılar, askeri personel ve hahamların söylediklerini anımsatıyor. Birçok kişi Ürdün çözümünden, alternatif vatandan, Filistinlilerin Batı Şeria’dan zorla göç ettirilmesinden ve Ürdün’deki Filistin Krallığı’ndan bahsetti. Uyarılmadığımızı söyleyemeyiz.
Pazartesi günü Netanyahu, Haşimi Krallığı ile sınır boyunca bir bariyer inşa etme projesini takip etmek üzere Ürdün/Filistin sınırına bir saha ziyaretinde bulundu. Netanyahu’nun saha ziyareti ve işadamı dostunun Ürdün hakkındaki sözleri, Gazze savaşında kayıp cephenin krallık olduğunu göstermiyor mu?
Ürdünlü kamyon şoförü Maher Al-Jazi’nin 8 Eylül’de Kral Hüseyin Köprüsü Sınır Kapısı’nda üç İsrail askerini öldürmesinin ardından Irak, Yemen, Gazze, Lübnan, Suriye ve Batı Şeria’daki direniş cephelerine eklenecek Gazze savaşındaki yedinci cepheden bahsedilmeye başlandı. Ürdün zor ve yönetilmesi güç bir cephe çünkü Ürdünlüler topraklarına bağlı ve onurları uzlaşmaya ve pazarlığa izin vermiyor. Filistin’i, Ürdün’ü, varlıklarını ve kaderlerini savunmak için fedakârlık yapma enerjisine sahiptirler.
İsrail’in Ürdün için ne gibi planları var?
Netanyahu ve arkadaşları işgal devletindeki sıradan insanlar değiller. Başbakan, sözde “Büyük İsrail” projesini hayata geçirmek için İsrail ve ötesindeki aşırı sağ lobilerden ve güçlerden yeşil ışık almış durumda.
Gazze savaşından önce Netanyahu, Ürdün’e karşı kronik bir nefret ve krallığı yerleşimci-sömürgeci projenin kelime dağarcığına dâhil etmeye yönelik gizli bir arzu ile yanıp tutuşuyordu. Ürdün’ü İsrail topraklarının bir parçası olarak görmek istiyor. Her ne kadar Netanyahu ve aşırı sağcı Yahudi yerleşimciler bunu kamuoyuna açıklamamış olsalar da bu bir sır değil. Ancak Netanyahu, A Place Under the Sun (Güneşin Altında Bir Yer) adlı kitabında İsrail’in İncil’deki projesinden, Büyük İsrail’den ve Ürdün’ün bu vizyondaki kaderinden açıkça bahsetmiştir.
Netanyahu’nun Ürdün sınırına yaptığı ziyaret değil, Roni Mizrahi’nin sözleri Amman’daki Dışişleri Bakanlığı’nın ve Ürdün medyasının resmi bir yanıt vermesini gerektirmektedir. Ürdün-İsrail ilişkilerinin durumu diplomasinin ötesinde bir noktaya ulaşmıştır; Netanyahu’nun sözleri ve eylemleri krallığa karşı bir savaş ilanıdır. Ürdün’ün tepkisi ne olacak?
Ürdün halkının, İsrail’in krallığı ve ulusal kimliğini ortadan kaldırmaya yönelik herhangi bir planına sessiz kalacağını düşünmüyorum. İsrail provokasyonlarına karşı durmak için hem sosyal hem de siyasi olarak güçlü bir ulusal cephe geliştirmekten başka seçenekleri yok. Ürdün’deki yetkililerin başka ne seçeneği var? 1994 Wadi Araba barış anlaşması unutulmaya yüz tutmuş durumda. Krallığın Ürdün’ün çıkarlarını koruyacak ve İsrail-Siyonist emellerini engelleyecek yeni seçeneklere ve yeni politikalara ihtiyacı var. Eğer soru “Bugün Lübnan, yarın Ürdün mü?” ise Amman’ın cevabı hazır olmalı.