Bitlis’in Tatvan ilçesinde, eğitmenlik yapan Cesim Başboğa, “Serhildan jiyan e (Yaşamak direnmektir)” adlı Kürtçe şarkıyı seslendirmesi nedeniyle “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Bu durum, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve kültürel haklar açısından ciddi bir tartışma başlatırken, Başboğa’nın cezası hem yerel hem de uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından eleştirilmekte.
Ne oldu?
Başboğa, 8 Eylül tarihinde, Demokratik Bölgeler Partisi (DEM Parti) kongresinde “Serhildan jiyan e” şarkısını seslendirdi. Bu şarkı, Kürtçe müzik repertuarında önemli bir yere sahip olup, direniş ve yaşam temalarını barındıran sembolik bir eser olarak değerlendiriliyor. Ancak, şarkının içeriği, özellikle Türk yargısı tarafından “örgüt propagandası” olarak nitelendirildi. İddianamede, şarkının “farklı anlamlar” taşıdığı ve bu anlamların, devletin güvenliğini tehdit edebileceği öne sürüldü.
Başboğa hakkında açılan davada, mahkeme, şarkının içerdiği sembolik dilin, Kürt hareketiyle ilişkilendirilmesi nedeniyle suç teşkil ettiğine karar verdi. Bu tür şarkıların, toplumsal ve politik bir bağlamda kullanılması, Türkiye’deki mevcut siyasi atmosferde, ifade özgürlüğü ile devletin güvenliği arasındaki gerginliği gözler önüne seriyor.
Mahkeme Kararı, İfade Özgürlüğü ve Kültürel Haklar
Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 1 Kasım’da gerçekleştirilen duruşmada, Başboğa’ya “örgüt propagandası yapmak” suçundan 1 yıl 15 gün hapis cezası verildi. Bu karar, hem yerel hem de uluslararası insan hakları örgütleri tarafından geniş bir şekilde eleştirildi. Özellikle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğü ile ilgili maddelerine atıfta bulunularak, Başboğa’nın düşünce ve ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiği vurgulandı.
Daha önce benzer davalarda, Kürt müzisyenlerin ve sanatçıların ifade özgürlüğü kısıtlanmış, birçok sanatçı benzer suçlamalarla yargılanmıştı. Bu durum, Türkiye’de kültürel ve etnik kimliklerin ifade edilmesi üzerindeki baskının bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.