Barış Vakfı, 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne dair yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, Türkiye’deki barış umudunun karşılıksız kaldığına vurgu yapılırken, Türkiye’nin Kürt barışına mecbur olduğunun altı çizildi.
Dünyanın 92 ülkesinde sınır, etnik, dini gibi birçok farklı anlaşmazlıklardan kaynaklı savaş ve çatışma yaşandığına vurgu yapılan açıklamada, “2023 yılından bu güne kadar sadece Gazze’de ve Ukrayna’da 235 bin insan öldü. İsrail saldırısıyla Gazze’de/batı Şeria’da ölenlerin yüzde 44’ ü çocuk, Gazze’de İsrail tarafından bombalanmamış hastane ve okul neredeyse kalmadı. İsrail’in, Filistin’de dünyanın gözleri önünde işgal, savaş ve soykırım suçu işleyerek kitlesel katliamlarla Filistin halkını çoluk çocuk demeden yeryüzünden silmeye çalışıyor. Bu gelişmeler yeni bir dünya veya bölgesel savaş tartışmasına ve derin toplumsal endişeye yol açmış durumda” ifadeleri kullanıldı.
Güvenlikçi Politikalar
Başkanlık sistemine geçişle birlikte Kürt sorununun siyasi çözümü ve barış arayışından tamamen kopulduğunun hatırlatıldığı açıklamada, “Kürtlerin varlığının kabulü, temel haklardan mahrum kalmaya rıza göstermek şartına bağlanmış vaziyette. İnsanların, bireysel ve kolektif haklarıyla birlikte var olabilecekleri temel prensip siyasi nedenlerle muktedirler için artık hükümsüz. Cezaevleri Kürt muhaliflerle dolduruldu. 2016 sonrası seçilmiş yerel yöneticilerin yerine kayyım atama uygulamasına son birkaç aydır, Kürt muhaliflerin düğünlerde halay çekmelerinin yasaklanması da eklendi. Toplumu ayrıştırıcı, farklı kesimleri birbirine düşmanlaştırma, anayasanın, yasaların ve uluslararası hukukun bağlayıcılığa son verme siyasetiyle, Kürt sorununda güvenlikçi politikalar ‘beka’ yolu olarak uygulanıyor” sözlerine yer verildi.
‘Türkiye Kürt Barışına Mecbur’
Açıklamada son olarak Türkiye’nin içinden bulunduğu çoklu krizden Kürt sorununu çözüme kavuşturmadan çıkamayacağının altı çizilerek, “Türkiye, insani her açıdan Kürt barışına mecbur. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de insan hakları savunucuları, barış çalışmaları yürütenler temel insan hakkı olan barış hakkının toplumsallaşması mücadelesini ısrarla vermeye devam ediyorlar. Silahların ilelebet susmasını, çatışmaların, şiddetin durmasını ve eşit, adil demokratik bir toplumsal yaşam için her kim nasıl istiyorsa öyle yaşayacağı bir toplum olmalıyız. Bunun için herkesi bir kez daha barış, adalet, eşitlik mücadelesini birlikte büyütmeye davet ediyoruz” denilerek barış için mücadele edilmesi gerektiği çağrısı yapıldı. (MA)