Yemen’deki Barış İçin Kadınlar Koalisyonu, Husi kontrolündeki bölgelerde 26 Eylül Devrimi kutlamaları sırasında yaşanan keyfi tutuklama ve zorla kaybetmelere ilişkin sert bir açıklama yaptı. Koalisyon, bu ihlallerin uluslararası hukuk, insan hakları ve Yemen’in yerel değerlerine aykırı olduğunu vurgulayarak, Husilerin sivillere yönelik baskıcı uygulamalarını durdurması gerektiğini belirtti. Ayrıca uluslararası kuruluşların sorumluluk alarak bu duruma müdahale etmeleri çağrısında bulundu.
Yemen’deki Barış İçin Kadınlar Koalisyonu’nun açıklaması, Husi kontrolündeki bölgelerde süregelen insan hakları ihlallerine karşı güçlü bir tepki olarak öne çıkıyor. 26 Eylül Devrimi kutlamaları sırasında yaşanan keyfi tutuklamalar ve zorla kaybetmeler, yalnızca uluslararası hukuk normlarına değil, aynı zamanda Yemen’in sosyal ve kültürel değerlerine de aykırı bir durum teşkil ediyor.
Açıklamada özellikle vurgu yapılan iki ana konu, keyfi tutuklamalar ve zorla kaybetmelerin hukuki ve insani boyutlarıdır. Bu ihlallerin uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğu ve sivil toplumun temel haklarına ciddi zarar verdiği ifade ediliyor. Yemen’de uzun süredir devam eden iç savaş ve Husilerin kontrolündeki bölgelerdeki yönetim tarzı, hem iç hem de dış aktörlerin yoğun eleştirisine maruz kalıyor. Koalisyonun yaptığı bu açıklama, Husilerin sivil halk üzerinde kurduğu baskıyı ve özellikle gençlere yönelik tehditleri ön plana çıkarıyor.
Koalisyonun Husilerden talepleri arasında, tutukluların derhal serbest bırakılması, sivillere yönelik tehdit ve şiddetin durdurulması gibi temel insan hakları ihlallerinin sona erdirilmesi yer alıyor. Bu tür ihlallerin sonuçlarından Husilerin sorumlu tutulması gerektiği açıkça belirtiliyor. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler ve uluslararası kuruluşların da Yemen’deki bu duruma müdahale etmesi ve sivilleri koruyacak etkili çözümler geliştirmesi talep ediliyor.
Bu açıklama, uluslararası toplumun Yemen’deki duruma daha fazla dikkat göstermesi gerektiğine dair önemli bir hatırlatma niteliğinde. Koalisyonun çağrısı, Husiler üzerinde baskı oluşturmak ve uluslararası mekanizmaların devreye sokulması adına kritik bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak uluslararası aktörlerin Yemen’deki çatışmanın karmaşıklığını göz önünde bulundurarak nasıl bir strateji izleyeceği, hem bölgesel hem de küresel barış çabaları açısından büyük önem taşımaktadır.