Türkiye’de aile içi şiddet ve kadınlara dönük şiddet son yılların en yüksek seviyesine ulaştı. Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı”na son 15 yılda 28 bin 198 arama yapıldı. Bu aramaların büyük kısmını şiddete maruz kalan kadın ve çocuklar oluştururken, şiddetin faili olan kişilerin ise yüzde 90’ı erkek çıktı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) basına yansıyan haberlerden derlediği verilere göre; 2024 yılının ilk altı ayında en az 14 kız çocuğu ve 205 kadın, erkekler tarafından katledildi.
Kadın ve kız çocuklarına dönük artan saldırılara ilişkin KCDP Kadın Meclisleri Genel Sekreteri Fidan Ataselim, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
Toplumsal şiddetin her alanda yükseldiğine işaret eden Ataselim, en çok kadınların şiddete uğradığını söyledi. İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmesinden sonra kadınlara dönük şiddet ve cinayetlerin arttığına dikkat çeken Ataselim, “Özellikle sözleşmeden geri çekilmesinin ardından, kadın cinayetlerinde ciddi bir artış yaşandı ve bunun tesadüf olmadığını biliyoruz. Bunun yanı sıra, geçtiğimiz yasama döneminde hayvan katliamı yasasının çıkması, meclisteki şiddet görüntüleri ve LGBTİQ+ bireylerin hedef gösterilmesi gibi olaylarla karşı karşıyayız. Genel olarak, şiddetin toplumda normalleştirildiğini görüyoruz” diye konuştu.
‘İktidar Şiddete Zemin Hazırlıyor’
Kadınlara dönük şiddet kültürünün temelinde siyasi iktidarın rolünün olduğunu söyleyen Ataselim, iktidarın şiddetin gelişmesine yasal ve anayasal zemin hazırladığına işaret etti. Ataselim, “Bu kendiliğinden gelişen bir durum değil. Siyasi iktidar eliyle şiddet yasal zemine taşınıyor, normalleştiriliyor ve failler cesaretlendiriliyor. Bu şiddet ortamı, toplumu etkileyen geniş bir sarmal halini alıyor. Kadın cinayetleri, siyasi iktidarın aile odaklı politikaları ile birlikte daha da yaygınlaştı ve bu politikalar, kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini geriye götürme çabası olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Aile Merkezli Politikalar
AKP-MHP’nin aile kavramını merkeze koyduğunu belirten Ataselim, kadın ve çocukları dışlayan erkek egemen bir zihniyet inşa ettiğini dile getirdi. Ataselim, “Aileyi kutsallaştıran bu yaklaşımlar, erkek egemen ilişkileri daha da pekiştiriyor. Siyasi iktidar aileyi yücelttiğinde eşitlikçi ilişkilerden değil, erkeklerin reis olduğu ailelerden bahsediyor. Bu yüzden, kadın cinayetlerinin artması şaşırtıcı olmuyor. Eğer bu durumu durduracak örgütlü bir politik kuvvet yaratamazsak, bu şiddet döngüsü daha da büyüyecek. Kadınlar, boşanma aşamasında bile mevcut eşleri tarafından öldürülüyor. Bu erkekler, ülkenin en yetkili ağızlarından ‘aile çok önemlidir’ söylemini duyduğunda, ‘Benden nasıl boşanır?’ ya da ‘Çocuklarımın annesi böyle bir şeyi nasıl yapar?’ gibi düşüncelerle kadınların kararlarını hiçe sayıyor. Devlete sırtlarını dayadıklarını düşünüyorlar ve bu da onları cesaretlendiriyor” şeklinde konuştu.
AKP VE HÜDA PAR Rolü
Amed’de 19 gün sonra katledilmiş halde bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ı hatırlatan Ataselim, AKP ve Hür Dava Partisi’nin (HÜDAPAR) bu cinayette rolünün olduğunu söyledi. Ataselim, “Bakanlıklar ‘titiz bir çalışma yürütüyoruz’ dediler ama sonuç ortada. Narin’in ölümü, kutsal aile kavramının aslında bu kadar kutsal olmadığını gözler önüne serdi. Ortada organize bir durum var ve sadece aile ile ilgili değil. AKP ve HÜDAPAR gibi siyasi güçlerin bu olaylarda rolleri olduğu açık. AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ‘Dostlarımız onlar’ sözüyle bu ilişkileri açıkça itiraf etti. Ayrıca köyde cephanelikler bulunduğu iddia ediliyor. Kapalı topluluklar içinde çocuk istismarı, kayıpları ve cinayetler gibi suçlar, tıpkı tarikat ve cemaatlerde olduğu gibi, kolayca örtbas edilebiliyor. Kadınlar bu topluluklarda savunmasız görülüyor ve üzerlerindeki baskı, dini gruplar ve cemaatler içinde daha da derinleşiyor. Bu organize yapılar ve ilişkiler, şiddetin bir parçası. Eğer bu sarmal durdurulmazsa, kadınlar üzerindeki baskı ve şiddet daha da artacak” diye belirtti.
‘Genelge Kadınları Korumuyor’
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de 15 Mayıs’ta yayımlanan “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” genelgesine değinen Ataselim, kadın haklarına dönük herhangi bir düzenlemenin olmadığının altını çizdi. Ataselim, “Aileyi koruma ve güçlendirme amacıyla yapılan bu düzenlemelerde, kadına yönelik şiddet ve eşitlik konularının göz ardı edildiği açıkça görülüyor. Örneğin, ailenin korunmasıyla ilgili yapılan açıklamalarda, kadınların ve çocukların haklarına dair herhangi bir düzenleme yer almıyor. Bunun yerine, ailenin ‘reisi’ olarak tanımlanan bir erkek tarafından yönetildiği, kadınların ve çocukların ise bu yapının bir parçası olarak görüldüğü bir yaklaşım sergileniyor. Bakanlık, her aileye bir danışman atama planını da açıkladı. Ancak, bu danışmanların kimlerden oluşacağı ve bireylerin iradeleri dışında mı atama yapılacağı gibi belirsizlikler var” dedi.
‘Öz Gücümüzle Hareket Edeceğiz’
6284 sayılı kanunun uygulanması için kadınlara mücadele çağrısında bulunan Ataselim, şöyle devam etti: “6284 sayılı kanunun etkin uygulanması için bir seferberlik başlattık. Bunun için kadınları harekete geçmeye davet ediyoruz. Bu kanunun uygulanmasını takip etmek ve bu süreçte etkili olmak için kendi öz gücümüzle hareket edeceğiz. Kadınlar, haklarını bilmelidir, bu nedenle tüm şehirlerde örgütlenerek şiddet mağduru kadınların yanında olacağız. Kamu görevlilerinin ihmali ve sorumlulukları yargı önüne çıkarılacak. Bu nedenle, 6284 sayılı kanunun etkin uygulanması için tüm demokratik kamuoyunu ve kadınları seferberliğimize katılmaya çağırıyorum. Kadına yönelik şiddeti durduracak şey, aile odaklı politikalar değil, 6284 sayılı kanunun etkin uygulanmasıdır. Gidişat karanlık görünebilir, ama her karanlık gecenin ardından bir güneş doğar. O güneşi birlikte doğurabiliriz. Korkmayın, yalnız yürümeyeceksiniz.” (Ferdi Bayram –MA )