İBRAHİM GÜNDÜZ Kısa Dalga için yazdı: Cengiz Holdinge ait Truva Bakır Madencilik şirketi çalışmaya başlarsa önce yüz binlerce ağaç kesilecek. Onların “ağaç” olarak saymadığı küçük ağaçlar da hesaba katılırsa ilk etapta en az bir milyon ağacın kesileceğini söyleniyor. Yaklaşık 6 bin dönümlük bir ÇED alanında çalışmalarına başlayacak Cengiz Holding, daha sonra 60 bin dönümlük ruhsat alanında kapasite artışlarıyla her geçen yıl alanını büyütecek.
Cengiz Holdingin Kazdağları ekosisteminde yer alan Halilağa altın-bakır madeni projesi için yüz binlerce ağaç işaretlendi, kesilmeyi bekliyor. Çanakkale-Bayramiç’teki maden projesi için şirket devasa bir şantiye kurdu, harekete geçmeyi bekliyor.
Kazdağları bölgesinde yapılması planlanan vahşi madenciliğe, yağma-talan madenciliğine karşı mücadele veren vatandaşlarımızın davetiyle iki günlüğüne Çanakkale’ye ve şirin kasabası Bayramiç’e geldim.
Bölge bir çam denizini andırıyor. Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip. Bilim insanları tarafından ekolojik hassas bölge olarak tanımlanan ve ülkemizdeki gen koruma alanlarından birisi olan Kazdağları bölgesinin bir parçası.
Maden alanı dedikleri yer Bayramiç’e 22 kilometre mesafede, Hacıbekirler, Muratlar, Osmaniye, Yanıklar ve Halilağa köylerinin ortasında bir doğa harikası.
Tam Normale Dönmüşken
1980’lerin ortasında bir yangın felaketi yaşayan bölge, yaralarını sarıp tam normale dönmüşken şimdi de maden belasıyla karşı karşıya kalmış. Yani yangından kaçmışlar ama vahşi madenciliğe yakalanmışlar. Bilim insanlarının “dünyada en çok oksijen üreten yer” dediği bir bölge. Alplerden, Mont Blanc’dan ve Karpatlardan bile daha fazla kaliteli oksijen üreten bir yer. Yani bölge doğal şifa alanı. Birkaç yıl bu çam denizinin içinde yaşayan bir kişi yeniden doğmuş hissediyor. Zaten yerlilerinin yanı sıra büyükşehirlerin stresinden yorulan insanlarımızın kaçtığı bir sığınak olmuş bölge.
Cennetin Ortasında Bir Cehennem Yaratılıyor
Bölge Kazdağları ekosistemi içinde su üreten bir havza aynı zamanda. Ancak küresel iklim krizinin etkileri bu bölgede de hissediliyor. Her geçen yıl su kaynakları azalan bölge su stresi altında. Ve işte şimdi böyle bir bölgenin tam ortasına milyonlarca ton suyu fil gibi emen dünyanın en tehlikeli ve zehirli bir madenini kurmak için çalışmalar tüm hızıyla sürüyor.
Devletin Kurumları Cengiz Holdinge Seferber Olmuş
Bölgede Valilik, kaymakamlık, bakanlıkların ilgili kurumları gibi devletin bütün kurumları Cengiz Holding için seferber olmuş. Köylüleri ikna etmek ve şirketin bölgeye yerleşmesi için büyük çaba gösteriyorlar. ÇED’ler anında onaylanmış; su, toprak, mera ve köy izinleri alınmış. Yani devletten yana bir sıkıntı yok. Tek sorun ikna edilemeyen ve her şeye rağmen üretim yapmak için çırpınan köylüler. Topraklarını, sularını, ormanlarını korumak için çaba gösteren vatandaşlar.
Mahkeme Kararına Rağmen
Üstelik 2022 yılının Temmuz ayında mahkeme Cengiz Holdingin Halilağa bakır-altın madeni projesini reddetmiş. Bu projede “kamu yararı yok” demiş. Burada, “cennetin ortasında, köylerin bitişiğinde bu zehirli madenciliği yapamazsın” demiş. Ama AKP iktidarının hazırladığı 2009/7 genelgesine dayanarak aynı ÇED’de ufak tefek değişiklikler yaparak yeniden bakanlığa başvurmuşlar ve mahkemenin reddettiğini bakanlık tekrar kabul etmiş. Köylüler, vatandaşlar ve çevre örgütleri yine dava açmışlar ama bu kez mahkeme Cengiz Holding lehine karar vermiş ama dava bir üst mahkemede; Danıştay’da görülmeye devam ediliyor. Mahkeme süreci devam ediyor ama Cengiz Holding sanki mahkemenin vereceği karardan haberi varmış gibi çalışmalarını sürdürüyor.
Dev Şantiye Kurulmuş
Bölgede ormanların ortasına dev bir şantiye kurulmuş. İşçi alımları bile başlamış. Şirket sanki mahkemenin vereceği kararı biliyor gibi hazırlık yapıyor. Kimseyi yaklaştırmıyorlar. Şantiyeye yaklaşan vatandaşlar, “Burası özel mülk, giremezsiniz” diye uyarılıyor, görüntü alınmasına dahi şiddetle karşı çıkılıyor. Yani milletin ormanları, dağları birilerinin özel mülkü olmuş.
Köylüler Tedirgin
Köylüler çok tedirgin, ne yapacaklarını bilemez halde tepkilerini ortaya koyuyor. Karşılarında sadece Cengiz değil, devleti arkasına almış bir holding var. Farkındalar ama yine de yılmıyorlar.
Yanıklar köyünden Gülseven Özkan, “Biz burda hayvancılık yapıyoruz. İnek, koyun, keçi, tavuk. 11 tane de köpeğim var. İstemiyoruz, durdurulsun. Ben kendim önce şehirde oturuyordum. Şehri bıraktım, köye geldik. Doğal yaşamak için. Bahçemi, tereyağımı, sütümü hepsini kendim yapıyorum. Devlet ve millet yiyor. Biz kendimiz yapıp, kendimiz yemiyoruz. Yediriyoruz yani. Pazarcılık yapıyoruz. Üretiyoruz. Dağımızın suyuna dokunmasın. Toprağımıza da dokunmasın” diyor.
Yanıklar köyü sakini Habibe Bilir ise hayvancılık yaptıklarını, köyde zaten su sıkıntısı olduğunun altını çiziyor. Eşi Kamil Bilir ise, “Gitmeyeceğiz, nereye gidicez, tamam çık dediler mi, yolun üstünde yatacağız. Başka gidecek de yerimiz yok” diyor.
Milyonlarca Ağaç Kesilecek
Cengiz Holdinge ait Truva Bakır Madencilik şirketi çalışmaya başlarsa önce yüz binlerce ağaç kesilecek. Onların “ağaç” olarak saymadığı küçük ağaçlar da hesaba katılırsa ilk etapta en az bir milyon ağacın kesileceğini söyleniyor. Yaklaşık 6 bin dönümlük bir ÇED alanında çalışmalarına başlayacak Cengiz Holding, daha sonra 60 bin dönümlük ruhsat alanında kapasite artışlarıyla her geçen yıl alanını büyütecek. En az 5 köy yaşanmaz hale gelecek. Su kaynakları tahrip olacak ve zehirlenecek; 200-300 metre derinliğinde cehennem çukurları açılacak. Milyonlarca tonluk zehirli pasa ve liç yığınları açık alanlarda istif edilecek. Zehirli atık barajları kurulabilecek. Üstelik Çanakkale’nin radyoaktif bir bölge olduğuna dikkat çeken uzmanlar, altın-bakır elde etmek için kayaçların öğütülmesi sırasında radon gazının ortaya çıkacağına dikkat çekiyor. Yani bölgedeki radyoaktivite yükselecek. Bölge Ezine peynirinin sütlerini üreten hayvancılık merkezi. Hayvancılığın yanı sıra bölgede dünyanın en nefis zeytinleri üretiliyor. Bölge barındırdığı bitkilerle, hayvanlarla, su kaynaklarıyla, suladığı tarım alanlarıyla, ürettiği oksijenle tüm yörenin yaşam kaynağı.
Köylüye İstimlak Tehdidi
Cengiz Holding’e ait Truva Madencilik Şirketi uzun süredir köylünün bölgedeki arazilerini satın almaya çalışıyor, “Satmazsanız istimlak gelir-kamulaştırma gelir, daha ucuza gider” denilerek köylüler tehdit ediliyor. Hatta DSİ gibi devletin kurumları bile şirketle birlikte hareket ediyor. Hala direnenler var ama ne yapacaklarını bilemez haldeler.
Hacıbekirler eski muhtarı Süleyman Güven, “Maden şirketi bu toprakları satın dedi. Topraklarınızı satmazsanız, istimlak yaparız dediler. Kamu yararına dediler. Vatandaş da ne yapsın, yaşlıyız, direnemeyiz dediler ve sattılar. Satmayan birkaç kişi kaldı. Aynen bizden de istiyorlar. 60-70 dönüm arazimiz var. Nereye kadar gidecek bu işin sonu bilemiyorum” diye konuşuyor.
Dedemizden Kalan Toprakları Vermeyeceğiz
Köyümüze bir bela geldi diye dertlenen Eşi Gülferit Güven ise, “Altını versen yer miyiz, yemeyiz. Hayvanlar da yemez altını. Biz altın madeni falan istemiyoruz. Biz köyümüzde yaşamak ve köyümüzde ölmek istiyoruz. Bu topraklar bize dedemizden kaldı. Asla vermek istemiyoruz. Benim dedem bu toprakları savunmak için 7 sene askerlik yapmış. Benim dedemden kaldı bu topraklar ve asla vermek istemiyoruz” diye konuşuyor.
Her An Başlayacaklar
Füsun Kayra, Kazdağları ekosistemini korumak için kendisini adamış bir çevre aktivisti, “Kesim için eleman aradıklarını biliyoruz. Her an başlayacaklar. Kirazlının üç katı. Bir milyona yakın ağaç kesilecek” diyor.
İstanbul Kadıköy’de avukatlık yapan Barış Ugan da şehrin stresinden yorulunca Kazdağları’nın eteğinde Yanıklar köyünde bulmuş huzuru. O da bu yaşadıklarına inanamıyor:
“Şimdi ben buraya geleli on sene oldu. Burası bir dağ köyü. Çoğu hayvancılıkla geçiniyor. Herkesin bahçesi var. Hemen şuradaki evleri görüyorsunuz. Maden tepelerin oraya yapılacağı için çok yakın. Bir harita gördüm, bütün Yaylacık köyüne kadar Yanıklar köyünün tamamı maden ruhsatının içinde. Hem bu hem Yaylacık… Burada işin içinde rant olduğu için adamları buradakilerin hayvancılığı falan ilgilendirmiyor. Mevzuat açısından da kabul edilemez ama yapıyor adamlar işte.”