Aralarında sanatçı, aktivist, yazar, yönetmen, avukat ve akademisyenlerin bulunduğu 350 kişi, sokak hayvanlarının toplanması ve öldürülmesini öngören, kamuoyunda “katliam yasası” olarak bilinen düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne açık bir mektup yayımladı.
“Toplumun Beklentisi: Gecikmeden İptal”
Hayvan haklarını savunan birey ve kuruluşların desteğiyle hazırlanan metin, Yaşatacağız! Platformu öncülüğünde kaleme alındı. İmzaya açılan mektup, toplumun yasayı neden reddettiğini vurgularken, acil bir çözüm için AYM’yi göreve çağırdı:
“Anayasa Mahkemesi’nden beklenti, işkence ve katliamlara bir yenisi daha eklenmeden önce, bu yasayı gecikmeden iptal etmesidir.”
Vahşetin Örnekleriyle Gelen Çağrı
Metinde, Altındağ, Niğde, Gebze ve Ümraniye gibi yerlerde yaşanan vahşetlere dikkat çekilerek, söz konusu yasanın hayvanların yaşam hakkını açıkça ihlal ettiği belirtildi. Hak savunucuları, düzenlemenin yalnızca sokak hayvanlarını değil, toplumun etik ve insani değerlerini de tehdit ettiğini ifade etti.
Change.org’da Kampanya Başlatıldı
İlk imzacılar arasında yer alan 350 kişinin ardından, mektup Change.org platformunda halka açıldı. İmza kampanyası, yasa karşıtı toplumsal muhalefeti genişletmeyi ve hayvanların yaşam hakları için daha güçlü bir dayanışma yaratmayı amaçlıyor.
“Yaşatacağız” Mesajı: Mücadele Sürecek
Hak savunucuları, “katliam yasası” olarak bilinen düzenlemenin iptali için toplumun her kesiminden destek beklediklerini ve bu mücadeleden vazgeçmeyeceklerini vurguladı. Yasanın iptali, yalnızca hayvanlar için değil, daha adil ve vicdanlı bir toplum için de kritik bir adım olarak değerlendiriliyor.
Bu çağrı, hayvan haklarının ihlaline karşı toplumsal duyarlılığın yükseldiğini ve bu konuda yasal düzenlemelerin insan haklarıyla birlikte ele alınması gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Anayasa Mahkemesi başkan ve üyelerine,
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, 30 Temmuz 2024’te TBMM’de kabul edilen ve 2 Ağustos 2024’te yürürlüğe giren değişiklikler sonrası, sokakta yaşayan hayvanları öldürme yasasına dönüşmüştür.
Değişiklikler yürürlüğe girdikten hemen sonra Türkiye’nin dört bir yanından art arda hayvan katliamı haberleri gelmeye başlamış; pek çok hayvanın işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığını gösteren fotoğraf ve videolar ortaya çıkmıştır. Altındağ, Niğde, İstanbul Kalamış, Kocaeli Gebze, İstanbul Ümraniye örnekleri bu kıyımlardan yalnızca bazılarıdır.
Türkiye, hayvan hakları hareketinin yükselişte olduğu ve sokakta yaşayan hayvanların mahalle kültürünün bir parçası olarak beslenip korunduğu, hayvanlara yönelik toplumsal duyarlılığın yaygın olduğu bir kültüre sahiptir. Bu nedenledir ki yasa teklifi gündeme geldiğinde yapılan anket sonuçlarına göre, toplumun yüzde 85’i sokakta yaşayan hayvanların öldürülmesine karşıdır.
Teklif yasalaşmadan önce başlayan kitlesel sokak eylemleri, yasanın yürürlüğe girmesinden sonra da istikrarlı şekilde devam etmiştir. Yasa değişiklikleri öncesi kent meydanlarında hayvanlar için tutulan yaşam nöbetleri, katliamların gerçekleştiği barınakların[8] önünde sürmektedir. Hayvan hakkı savunucularının ve hayvanseverlerin ilk günden beri yakından takip ettiği ve karşı çıktığı yasa değişiklikleri, beşinci ayında, hâlâ birçok ilde protesto edilmektedir.
Yasada yapılan değişiklikler sonrası hayvanlara yönelik kötü muamele, işkence ve öldürme fiilleri bariz şekilde artmış, şiddet meşrulaşmış ve bireyler hayvanlara şiddet uygulamaya adeta teşvik edilmiştir. Ankara’da bir kişinin yavru köpekleri tırmıkla öldürürken sarf ettiği ve basına yansıyan “Devlet kanun çıkardı köpekleri öldürmek için.” sözleri bunun kanıtıdır. Yetişkinlerin yanı sıra özellikle çocuklarda son derece travmatik etkiler yaratan işkence ve katliam görüntüleri, ruh sağlığı uzmanlarının da belirttiği gibi, toplumsal huzura ve barışa telafisi mümkün olmayan şekilde zarar vermektedir; dezavantajlı bireylere yönelik olanlar başta olmak üzere şiddet eylemlerini arttırmakta ve sıradanlaştırmaktadır.
Yasa yürürlüğe girdikten sonra hayvan hakkı savunucularına ve hayvanseverlere yönelik şiddetin artması ve hayvanların bakımını üstlenen birçok insanın sözlü ve fiziksel saldırıya maruz kalması tesadüf değildir. Ayrıca hayvanlara yönelik işkence ve katliamların cezasızlık politikalarıyla ödüllendirilmesi, yavru köpekleri tırmıkla öldüren kişinin 2 ay tutuklu kalıp tahliye edilmesi örneğinde olduğu gibi, toplumdaki çatışmayı derinleştirmektedir.
Değişikler öncesinde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda öngörülen kısıtlaştır-aşıla-yerinde yaşat modeli, hem sokakta yaşayan hayvanların yaşam hakkı hem de toplumu oluşturan bireylerin ruh sağlığı bakımından en etik ve en uygun yöntemdir. Uzman veteriner hekimler de bu yöntemi desteklemekte ve Türkiye çapında eş zamanlı etkin kısırlaştırma yapılırsa sokaktaki hayvan popülasyonunun kısa süre içerisinde azalacağını ifade etmektedir.
Türkiye hayvan hakları bakımından kritik bir eşiktedir. Gün geçtikçe daha da endişe verici boyuta ulaşan şiddetin son bulması için milyonların gözü kulağı Anayasa Mahkemesi’ndedir. Sokakta yaşayan hayvanların yaşam hakkına ve toplumsal barışa onarılamaz zararlar veren yasa değişiklikleri karşısında toplumun Anayasa Mahkemesi’nden beklentisi, yaşanan işkence ve katliamlara bir yenisi daha eklenmeden önce, gecikmeksizin, iptal başvurusunu gündeme alması ve yasayı iptal etmesidir.