20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler’in “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”yi imzalaması, dünyada çocuk haklarının korunması için bir dönüm noktası olarak lanse edildi. Her yıl bu tarih “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanıyor.
Ancak gerçeğe baktığımızda, bu kutlamalar koca bir ironiden ibaret. Çocuk hakları sadece kâğıt üzerinde kaldı; dünya genelinde ve özellikle Türkiye’de çocukların yaşam hakları sistematik şekilde ihlal ediliyor.
256 Çocuk Hayatını Kaybetti: Bunun Adı Cinayet
FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin 2024 yaz aylarına ilişkin raporuna göre, Türkiye’de 256 çocuk önlenebilir nedenlerle hayatını kaybetti. Bu sayı bile, devletin koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğinin en açık göstergesi.
Urfa, İstanbul ve Konya gibi iller çocuk ölüm vakalarında başı çekiyor. Özellikle Urfa’da 22 çocuk, İstanbul’da 14 çocuk, Konya’da ise 13 çocuk hayatını kaybetmiş.
Bu istatistiklerin ardında ise çocuk işçiliği, yoksulluk, intiharlar ve devletin duyarsızlığı var.
Devlet, her seferinde sorumluluğu yoksul ailelere ve bakım verenlere yıkıyor.
İzmir’de çıkan bir yangında hayatını kaybeden 5 çocuk örneğinde olduğu gibi. Yangında ölen çocukların annesi gözaltına alındı; peki ya bu çocukları o tehlikeli şartlarda yaşamak zorunda bırakan sistem?
Hangi devlet yetkilisi sorgulandı?
Çocuk İşçiliği: Modern Kölelik Düzeni
FİSA’nın verileri, 2023-2024 arasında 66 çocuğun iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Bu sayı, resmi rakamlardan çok daha yüksek olabilir çünkü çocuk işçiliği çoğunlukla kayıtsız.
Urfa gibi bölgelerde, göçmen çocukların ve kayıt dışı işçilerin sömürüldüğü açıkça biliniyor. Çocuklar tarım alanlarında, inşaatlarda, hatta sulama kanallarında ölüyor. Ölümler “kazalar” diye geçiştiriliyor, ama bu bir kaza değil: Bu, ekonomik sistemin yarattığı planlı bir kıyımdır.
MESEM: Çocukları Öldüren Eğitim Maskesi
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM), çocuk emeğini sömürmek için kullanılan yeni bir araç haline geldi. Bu programda çocuklar haftanın dört günü işyerlerinde çalışıyor, bir gün ise okulda eğitim alıyor. Ancak gerçek şu ki, bu sistemle çocuklar sadece ucuz iş gücü olarak görülüyor.
Sendikalaşma ve örgütlenme hakları ellerinden alınan çocuklar, modern kölelik düzenine mahkûm ediliyor. Her yıl bu programlar yüzünden çocuklar ölüyor, ama bakanlık bunları başarı hikâyesi gibi pazarlamaktan çekinmiyor.
Kutlama Değil, İsyan Günü
“Dünya Çocuk Hakları Günü” mü dediniz?
Bunu kutlamayı teklif edenlerin yüzüne bir kez daha bakmamız lazım. Bu gün, çocuk işçiliğinin, yoksulluğun ve hak ihlallerinin sistematik şekilde devam ettiği bir dünyada kutlanamaz. Birkaç yüz çocuğun refahını sağlarken milyonlarcasını açlığa, çalışmaya, ölüme mahkûm eden bir sistem, çocuk haklarını koruyamaz.
Devletlerin ve kapitalist düzenin yüzünü gözümüzün içine baka baka sürdüğü bu tiyatroya daha nasıl tahammül edeceğiz?
Çocukların yaşam hakkını savunmak, onların sömürüsüne ortak olan devlet mekanizmalarını sorgulamak ve bu baştan aşağı çürümüş olan düzeni değiştirmek için mücadele etmek zorundayız. Çünkü çocuk hakları, bir sözleşmeden fazlasıdır: Çocukların insanca yaşama hakkıdır.
Muhtemelen bu düzen değişmeden, hiçbir çocuğun güvende olmadığını hepimiz biliyoruz.
Artık süslü sözlere değil, harekete geçmeye ihtiyacımız var.
Çocuklar için isyan etmek, yaşanabilir bir dünya yaratmanın ilk adımıdır.
Ya bu düzeni değiştireceğiz, ya da çocukların ölümüne göz yummaya devam edeceğiz.